Toplanan delillerden; davacının müteahhitlik yaparak geçimini sağladığı, bankalara yüklü miktarda borcunun bulunduğu, daha önce açtığı ve reddedilen nafakanın kaldırılması davasından sonra maddi gelirinde kısmen azalma yaşandığı, bu hususun tanık beyanlarınca da desteklendiği anlaşıldığından yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi ve iştirak nafakasının indirilmesine yönelik talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine, aylık %25 oranında belirtilen artırım oranının davacının mali durumunu daha da kötüleştireceği anlaşıldığından artırım oranına yönelik istinaf talebinin kabulü ile dava tarihinden itibaren daha önce hükmedilen nafakalara her yıl TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırım yapılması hakkaniyete uygun görüldüğünden bu husustaki istinaf talebinin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2017/855
Karar Numarası: 2018/405
Karar Tarihi: 27.03.2018
Mahalli mahkemece verilen karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde:
Dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesiyle, davalı ile 2010 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, eski eşi davalı için 650 TL, çocuk için 350 TL nafakaya hükmedildiğini ve nafakaların her yıl %25 oranında artırılmasına karar verildiğini, halen toplam 3.051,25 TL nafaka ödediğini, ödemekte olduğu nafaka miktarının kendisini fakirleştirdiğini, davalıyı ise zenginleştirdiğini, davalının kendisine ait evi olduğunu, bu evden kira gelirinin bulunduğunu, abisine ait evde oturduğunu, sürekli gelir getiren bir işte çalışarak asgari ücretin çok üzerinde gelir elde ettiğini, evlendiğini, bir çocuğunun olduğunu, eşinin öğretmen olduğunu, eşinin 1400 TL konut kredisi ödediğini, adına kayıtlı depo ve dükkanın kira gelirinin bulunmadığını, adına kayıtlı diğer taşınmazların ise kat karşılığı inşaat sebebiyle kayıtlı olduğunu, satışı suretiyle inşaatın yapımı için harcanacağını ve bedellerinin ödeneceğini, taşınmazların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği taşınmazlar olmadığını, inşaat işleriyle uğraştığını, sabit gelirinin olmadığını, özkaynağının olmaması nedeniyle bankalardan ticari kredi kullanarak kat karşılığı inşaat yaptığını, yılda kendisi ve ortağına kar olarak bir adet daire kaldığını, halen bankalara borcunun bulunduğunu, daha önce açtığı davada derdini mahkemeye anlatamadığını, kendisinin ve eşinin aylık gelirinin 4.000 TL ye tekabül ettiğini, nafakaları ödemekte zorlandığını belirterek Didem için ödemekte olduğu yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, aksi halde yoksulluk nafakası ile iştirak nafakasının % 25 oranında artırım miktarı ile birlikte indirilmesine, bu da mümkün olmazsa nafakaların % 25 oranında her yıl artırılması hükmünün iptali ile her yıl TEFE oranında artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle, davacının bu iddialarının aynısını içeren şekilde açtığı davanın reddedildiğini, Yargıtay denetiminden geçerek onandığını, o günden bu güne davacının durumunun daha iyi bir hale geldiğini, davacının müvekkilini yanıltarak, kandırarak, sadakatsiz davranarak, tehdit ve şiddet kullanarak müvekkilini iradesi hilafına boşanmaya zorladığını, müvekkilinin aylık gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunu, başka bir gelirinin bulunmadığını, çocuğun özel okulda okuduğunu, yabancı dil eğitimi aldığını, TEOG sınavına hazırlandığını, asgari ücretle çalışmanın yoksulluk nafakasının kaldırılması için bir sebep olmadığını, boşanmadan sonra davacının daha da zenginleştiğini, inşaat sektöründe durağanlık yaşanmadığını, kentsel dönüşüm vb sebeplerle inşaat sektöründe korkunç bir iş ve gelir patlaması mevcut olduğunu, yeni eşine daire alan otomobil alan, çok sayıda taşınmazın sahibi olan sürekli noterlerde kat karşılığı inşaat sözleşmeleri yapan, Kırklareli ilinin iyi iş yapan ve tanınmış müteahhiti olan, üzerindeki malları başkalarının üzerine yapan davacının beyanlarına itibar edilemeyeceğini, davacı adına kayıtlı araçların ve taşınmazların bulunduğunu, kira gelirinin olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda: "Aradan geçen sürede davacının ekonomik durumunda olağanüstü bir kötüleşme ve davalının ekonomik durumunda olağanüstü bir artış olmadığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, protokolden sonra önemli bir değişiklik olmadığı, edimler arasındaki dengenin, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulduğu hususunun davacı tarafça ispat edilemediği anlaşılmakla davacı tarafın tüm taleplerinin reddine" karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, müvekkilinin davanın açıldığı tarihte 3.051,25 TL nafaka ödemekte iken şu an ödemekte olduğu aylık nafaka toplamının 4.718,00 TL olduğunu, müvekkilinin bu nafakayı ödeme gücünün bulunmadığını, müvekkili adına kayıtlı taşınmazların aslen kendisine ait olmadığını, arsa payı kat karşılığı inşaat sözleşmesi şeklinde iş yaptığı için ve sözleşmelerin bir sonucu olarak bankalardan ticari kredi kullandığından taşınmazların tapuda müteaahhit adına tescil ettirildiğini, iş bittiğinde taşınmazların bir kısmının arsa sahiplerine devredildiğini, kalan kısmın satılarak inşaat masraflarının karşılandığını, ardından kalanın da müvekkili ve iş ortağı arasında paylaştırıldığını, müvekkilinin aylık geliri hakkında esaslı ve muhasebesel bir inceleme yapılmadığını, sadece tanık beyanlarının esas alındığını, müvekkilinin gelir düzeyindeki azalış ve nafaka miktarındaki fahiş artış oranı karşısında müvekkilinin fakirleşmemesinin mümkün olmadığını, istinaf incelemesinde tarafların mali durumu hakkında bilirkişi incelemesi talep ettiklerini, müvekkilinin bakmakla yükümlü olduğu yeni bir eşi ve iki çocuğu olduğunu, intiharın eşiğine geldiğini, Ziraat Bankasından gönderilen yazıda icra dosyası nedeniyle kredi raporu olumsuz geldiğinden kredi kullandırımının yapılamadığını, davalının abisine ait evde kira vermeden oturduğunu, maliki olduğu evi başkasına kiraladığını, abisine ait gözlükçü dükkanında asgari ücretin daha üzerinde bir gelirle çalıştığını, yaptığı iş dolayısıyla emsal ücret araştırması talep ettiklerini belirterek mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, aksi halde yoksulluk nafakası artırım oranının indirilmesine, müşterek çocuk için ödenmekte olan iştirak nafakası artırım oranının indirilmesine, aksi halde nafakaların her yıl % 25 oranında artırılması hükmünün iptali ile her yıl TEFE oranında artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf istinaf dilekçesine karşı cevap vermemiştir.
"TMK.mad.176/IV hükmüne göre: “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331.madde uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.
Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer. Zira davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği “statü”ye beslediği güven, davalı (borçlunun) sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arzedebilir.
Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki denge alt-üst oluyor ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK.mad.2) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelir.
Tarafların mali durumlarının değişmesi, iradın arttırılması veya azaltılmasını gerektirebilir. Örneğin, alacaklının (davalının) yoksulluğu azalmış veya büsbütün ortadan kalkmıştır; ya da borçlunun (davacının) mali veya gelir durumu kötüleşmiştir. Burada, iradın takdirine (veya kararlaştırılmasına) esas olan şartları ortadan kaldıracak önemde bir değişiklik olması aranacaktır." (Yargıtay 3.HD, 2009/14377 Esas, 2009/14570 Karar)
Toplanan delillerden; davacının müteahhitlik yaparak geçimini sağladığı, bankalara yüklü miktarda borcunun bulunduğu, daha önce açtığı ve reddedilen nafakanın kaldırılması davasından sonra maddi gelirinde kısmen azalma yaşandığı, bu hususun tanık beyanlarınca da desteklendiği anlaşıldığından yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi ve iştirak nafakasının indirilmesine yönelik talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine, aylık %25 oranında belirtilen artırım oranının davacının mali durumunu daha da kötüleştireceği anlaşıldığından artırım oranına yönelik istinaf talebinin kabulü ile dava tarihinden itibaren daha önce hükmedilen nafakalara her yıl TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırım yapılması hakkaniyete uygun görüldüğünden bu husustaki istinaf talebinin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
-İlk derece mahkemesi hükmünün tümüyle KALDIRILMASINA,
-Yoksulluk nafakasının kaldırılması veya indirilmesi ve iştirak nafakasının indirilmesine yönelik davanın REDDİNE,
-Kırklareli Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 2010/34 Esas, 2010/14 Karar sayılı ilamı ile davalı ve müşterek çocuk için hükmedilen nafakalara uygulanan artırım oranının indirilmesi talebinin KABULÜNE, hükmedilen nafakalarda dava tarihinden itibaren her yıl TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırım yapılmasına,
-Peşin harcın mahsubu ile bakiye 8,20 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazineye gelir kaydına,
-Davacı tarafından karşılanan peşin harç, talimat, tebligat ve posta gideri 403,90 TL'nin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 1/2 'si 201,95 TL'nin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
-Davalı tarafından karşılanan tebligat gideri 30,00 TL'nin davanın kabul ve red oranına göre takdiren 1/2'si 15,00 TL'nin davacıdan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine,
-Taraflarca yatırılan gider ve delil avanslarından sarf edilmeyen kısımların karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
2-İstinaf peşin harcının talep halinde davacıya İADESİNE,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda tarafların yokluklarında oy birliği ile kesin olarak (HMK 362/1-a mad.) karar verildi. 27/03/2018