Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının, tekstilde çalıştığı, asgari ücret aldığı, aylık 350.00TL kira ödediği anlaşılmaktadır. Asgari ücret seviyesindeki gelir, kadını yoksulluktan kurtarmaz. Mahkemece, davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince uygun miktarda yoksulluk nafakası taktiri gerekirken, bu talebin reddi doğru olmayıp, kadına Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun miktarda takdiren aylık 200.00TLyoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2017/145
Karar Numarası: 2017/294
Karar Tarihi: 05.04.2017
Mahalli mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların 1996 yılından beri evli olduklarını, müşterek 2 çocuklarının bulunduğunu, davalının evi terk ettiğini, başka bir kadın ile nikahsız olarak yaşamaya başladığını, bu gayrimeşru ilişkiden çocuk sahibi olduğunu, müvekkilinin bu nedenle psikolojik olarak rahatsızlandığını, davalının yıllardan beri davacıyı arayıp sormadığını, ilgilenmediğini, evliliğin 20. gününde müvekkiline ait ziynet eşyalarını geri vereceğim diye alarak geri vermediğini, davalının bu paralarla eniştesiyle ortak kamyon alarak eniştesinin üzerine yaptığını beyanla, tarafların boşanmalarına, müşterek çocuklardan reşit olmayan B.'in velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili için 500.00-TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, küçük için 400.00-TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili lehine 50.000,00-TL maddi, 50.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine, 4 adet 20’şer gram Adana burgusu bilezik, 9 adet çeyrek altın ve zinciri, 2 adet yüzük, 1 adet küpe ve 7 adet fındık altından bileziğin aynen iadesi, olmadığı taktirde bedelinin müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle, iddiaları kabul etmediğini, geçimsizliğin nedeninin davacının uzlaşmacı olmayan, geçimsiz, kavgacı ve bencil kişiliği olduğunu, bu nedenle evi terkettiğini, ziynet eşyalarını davacının ısrarı üzerine iş kurmak için bozdurduklarını, 43 HY 083 plakalı kamyonu aldığını, yapılan işten zarar ettiği için vergi borçlarını karşılayamayacak hale gelen kamyonu satmak zorunda kaldığını, davacının kendisini evden kovduğunu, bu nedenle tazminat talebini kabul etmediğini beyan ederek, boşanmalarına, davacının maddi taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, tüm dosya kapsamı itibarı ile davalının evlilik birliğinin devamı sırasında başka bir kadın ile birlikte olduğu, müşterek haneyi terk ettiği ve bu kadınla birlikte yaşamaya başladığı, bu kadından bir çocuğunun dünyaya geldiği, ayrı yaşanılan süre içerisinde davacı, çocuklar ve müşterek hanenin maddi ve manevi ihtiyaçları ile ilgilenmediği, evlilik birliği süresince eşler birlikte yaşamak ve birbirlerine sadık olmak zorunda olup bu yükümlülüklerin davalı tarafından yerine getirilmediği, bu hali ile evlilik birliğinin devamının davacıdan beklenemeyeceği ve temelinden sarsıldığı, birliğin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalının kusurlu olup davacıya atfı kabil bir kusurun varlığı hususunda herhangi bir delil sunulmadığından tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin fiziki ve psiko-sosyal gelişiminin devamını teminen davacı anneye verilmesine, boşanma neticesi geliri bulunduğu anlaşılan davacının yoksulluğa düşmeyeceğinin kabulü ile yoksulluk nafakası talebinin reddine, çocuk için aylık 300.00 TL iştirak nafakasına, boşanma ile davacının en azından eşinin desteğini yitireceğinin kabulü ile 15.000,00TL maddi tazminata, boşanmaya neden olayların davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunun kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminata, ziynet eşyalarının evlilik birliğinin devamı sırasında davalı eş tarafından kamyon alınmak sureti ile sarfedildiği, sarfedilen ziynetler içerisinde fındık altından bir bileziğin bulunduğu hususunun davalının da kabulünde olduğundan, tespit edilen ve sarfedildiği anlaşılan davacı kadına ait olan ziynet eşyalarının davalıdan tahsiline, davacı vekili tarafından dava dilekçesinde ziynet eşyalarına yönelik faiz talebinde bulunulmadığı,
ıslah ile faiz talebinde bulunulduğu anlaşılmakla tahsiline karar verilen miktara ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkili lehine hükmedilen tazminat miktarının çok düşük olduğunu, davalının müvekkilini terk edip gittiğini, yıllardır arayıp sormadığını, müşterek çocuk için hükmedilen nafakanın çok düşük olduğunu, çocuğun yaşı, eğitim durumu dikkate alındığında bu miktarın çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu, müvekkilinin her ne kadar çalışmakta ise de asgari ücretle çalışmasının nafakaya hükmedilmesine engel olmadığını, davalının ekonomik durumunun oldukça iyi olduğunu beyanla usul ve yasaya aykırı ilk derece mahkemesi kararının müvekkili lehine bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Tarafların belirlenen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına, çocuğun ihtiyaçlarına göre çocuk lehine belirlenen iştirak nafakasının Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilmek sureti ile uygun olduğu kabul edilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarım öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir.
Buna göre tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminatın Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50. ve devamı maddeleri hükmü nazara alınarak, daha uygun miktarda takdiren 20.000.00 TL maddi tazminat ödemesine karar verilmesi gerekir.
Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı ve olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Ancak tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMKm.4, TBK m. 50. 51, 52, 58) dikkate alındığında, davalı kadın yararına mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarı düşük olup, takdiren davalının davacıya 20.000.00 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmesi gerekir.
Boşanma sebebiyle yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, nafaka talep eden eşin kusurunun daha ağır olmaması ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir A (TMK m. 175). Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak, davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmediğinin belirtildiği görülmüştür.
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının, tekstilde çalıştığı, asgari ücret aldığı, aylık 350.00TL kira ödediği anlaşılmaktadır. Asgari ücret seviyesindeki gelir, kadını yoksulluktan kurtarmaz. Mahkemece, davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince uygun miktarda yoksulluk nafakası taktiri gerekirken, bu talebin reddi doğru olmayıp, kadına Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun miktarda takdiren aylık 200.00TLyoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin yoksulluk nafakası ve maddi-manevi tazminatın miktarına yönelik olarak kabulüne, diğer istinaf sebeplerinin reddine, ilk derece mahkemesinin kararın yoksulluk nafakasına ve maddi-manevi tazminata ilişkin hükmünün kaldırılmasına, davalının davacıya boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren geçerli olmak üzere takdiren aylık 200.00TL yoksulluk nafakası, karar kesinleştikten sonra geçerli olmak üzere 20.000,00TL manevi ve 20.000,00 TL maddi tazminat ödemesine karar verilmesi gerektiği kabul edilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Davacı vekilinin maddi ve manevi tazminat miktarlarına ve yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin KABULÜNE, diğer istinaf taleplerinin REDDİNE,
2- İlk derece mahkemesi kararının maddi ve manevi tazminat miktarlarına ilişkin KALDIRILMASINA,
-Davalının (kocanın) davacıya (kadın) karar kesinleştikten sonra geçerli olmak üzere takdiren 20.000,00 TL MADDİ TAZMİNAT ödemesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Davalının (kocanın) davacıya (kadın) karar kesinleştikten sonra geçerli olmak üzere takdiren 20.000,00 TL MANEVİ TAZMİNAT ödemesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
-Belirlenen tazminatların kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
3- İlk derece mahkemesi kararının yoksulluk nafakasının reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,
-Davalının (kocanın) davacıya (kadın) karar kesinleştikten sonra geçerli olmak üzere takdiren takdiren aylık 200.00 TL YOKSULLUK NAFAKASI ödemesine, belirlenen nafakanın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine.
4- Alınması gereken 31,40 TL harçtan peşin alınan 29,20 TL harcın mahluta ile bakiye 2.20 TL harcın istinaf talep edenden tahsili ile Hazineye gelir KAYDINA,
5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren 1 aylık süre içerisinde Dairemize verilecek bir dilekçe ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05.04.2017