YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Boşanma davasında, davacının (karşı davalının) vazgeçtiği tanıklar hakkında, davalının (karşı davacı) beyanının alınmamasının hukuka aykırı olduğu hk.

Karar Özeti

Davacı karşı davalı vekilinin dava dilekçesinde 4 adet tanık bildirdiği, davalı karşı davacı vekilinin ön inceleme duruşmasında tanık listesi ibraz ettiği ve 5 adet tanık bildirdiği, davacı karşı davalı vekilinin ön inceleme duruşmasında dava dilekçesinde gösterdikleri tanıklarına ilaveten müşterek çocukların da tanık olarak dinlenilmelerini talep ettiği, davalı karşı davacı vekilinin ikinci tanık listesine muvafakatlarının olmadığını beyan ettiği, mahkemece HMK'nın 141.maddesi uyarınca dava dilekçesindeki tanıkların birinci tanık listesi olmadığı ve 140/5 maddesine göre kesin süre verilmediğinden davacı vekiline tanıklarının tümünün isimlerini bildirmesi için iki haftalık kesin süre verildiği, davalı vekiline tanıklarının adreslerini beyan etmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, davalı karşı davacı vekilinin 23/11/2015 tarihinde tanık adreslerinin bildirimi başlığı altında altı adet tanık ismi ve adreslerini mahkemeye bildirdiği, davalı karşı davacı vekilinin ilk tanık listesinde Kamu Bayrak, Mustafa Horuz, S. G., M. G. ve İ. H.'u tanık olarak bildirdiği, ikinci tanık listesinde K. B., G. B., İ. H., M. G., S. G. ve D. H.'u tanık olarak bildirdiği, mahkemece davalı tanıklarından G. B., D. H., K. B. ve M. G.'in dinlenildiği, davalı karşı davacı vekilinin tanıkları İ. ve S.'dan vazgeçtiklerini beyan ettiği, davacı karşı davalı vekilinin vazgeçme konusunda bir diyeceklerinin olmadığını belirttiği, ilk tanık listesinde ismi belirtilen tanık M. H.'un dinlenilmediği, davalı karşı davacı vekilinin tanığın açıkça dinlenilmesi talebinden vazgeçmediği gibi mahkemece bu tanık yönünden vazgeçme kararı verilmediği, davacı karşı davalı tanıklarından F. A., M. A. ve C. M.'nin (müşterek çocuk) dinlenildiği, davacı karşı davalı vekilinin tanıkları F. ve E.'ten vazgeçtiklerine yönelik beyanda bulunduğu, vazgeçme beyanına karşı davalı karşı davacı vekilinin beyanının alınmadığı, mahkemece tarafların vazgeçmesi nedeniyle ismi belirtilen tanıkların dinlenilmesine ilişkin ara karardan rücu edilmesine karar verildiği, HMK'nın 241. maddesi uyarınca mahkemece değerlendirme yapılmadığı, HMK'nın 196. maddesinde "delil gösteren tarafın karşı tarafın açık izni olmadıkça o delile dayanmaktan vazgeçemez" düzenlemesinin bulunduğu, davacı karşı davalının dinlenilmesinden vazgeçtiği tanıklar hakkında davalı karşı davacının beyanının alınmamasının ve davalı karşı davacının ilk tanık listesinde gösterdiği tanık M. H.'un dinlenilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından usule uygun vazgeçme olmadığı takdirde tüm deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerektiğinden başka yönler incelenmeksizin tarafların istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, belirtilen eksikliklerin tamamlanarak yeniden karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

Karar

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

10. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2017/656

 

Karar Numarası: 2017/449

 

Karar Tarihi: 10.05.2017

 

Mahalli mahkemece verilen karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde;

 

Gereği düşünüldü:

 

Davacı karşı davalı vekili mahkemeye vermiş olduğu dava dilekçesiyle; tarafların 1996 tarihinde evlendiklerini, 1997 doğumlu C. ve 2001 doğumlu Y. isimlerinde çocuklarının olduğunu, davalının son bir kaç aydır eve yorgun gelme bahanesiyle erkenden yatağa geçip aile ortamından uzaklaştığını ve olağanın dışında telefonunu yanından ayırmadığını, 02/05/2015 tarihinde gece yarısından sonra gizli numaradan çağrı geldiğini, davalının telefonu alarak salona geçtiğini, müvekkilinin ne yaptığını sorduğunda yazışmaları sildiğini, müvekkilinin telefonu alıp incelediğinde cevapsız çağrı öncesinde C.... ve C.... ev gibi telefonlarla görüşmeler olduğunu, ilerleyen saatlerde sabaha karşı özel numaradan çağrı geldiğini, müvekkilinin telefonu açtığında cevap verilmeden kapatıldığını, davalıya C.... adlı kişiyi sorduğunda davalının renginin değiştiğini ve sustuğunu, davalının eve döndüğünde müvekkiline artık seni sevmiyorum, ayrılmak istiyorum, başkasından çocuk yapmak istiyorum, başkasının çocuğuna bakar mısın dediğini, müvekkilinin aramaların devamı üzerine C.... adlı kişi ile eşinin telefonu ile mesajlaştığını, daha sonra arayan şahsın davalının eski bir arkadaşı olduğunu, adının C.. olduğunu söylediğini, müvekkilinin bu şahısla buluştuğunu, şahsın müvekkiline ilaç tanıtım elemanı olduğunu, davalıyı bundan dolayı tanıdığını, davalıyı ve müşterek çocukları evden alarak okula ve işe bıraktığını, 10 yıllık ilişkisinin bittiğini ve davalı ile dertleştiğini söylediğini, konunun davalıya açıldığında davalının C.. ile aralarında bir şey olmadığını, fakat müvekkiline karşı sevgisinin bittiğini, sevmediğini, ayrılmak istediğini yinelediğini, ertesi gün müvekkilinin C..'ın arabası ile Aile Sağlık merkezinin önünde durarak eşini aldığını gördüğünü, müvekkilinin eve gelip davalıya telefonunu kontrol etmek istediğini söylediğinde düşüp kırıldı cevabını aldığını, müvekkilinin telefonu tamir ettiğini, galeriler kısmında C.. denen şahsın fotoğraflarını gördüğünü, bunun dışında öpüşürken çekilmiş fotoğraflarını görünce aldatılma olduğunu fark ettiğini, davalının takvime muayyen günlerini C.. denen şahısla buluşma yer ve günlerini Cel* diye işaretlediğini gördüğünü, çocuk yapmaya hazırlık için vajinal smeer yaptırdığını, gebelik testi yaptırdığını, kıran hoca diye bir doktordan randevu aldıklarını ve daha sonra kürtaj olduğunu öğrenerek müvekkilinin yıkıldığını, davalının çantasında sonucu pozitif çıkan gebelik testinin bulunduğunu, C.. ile davalı arasında para alışverişlerini gösteren banka dekontlarının bulunduğunu, müvekkilinin telefondaki mesajlarını fotoğrafladığını belirterek tarafların boşanmalarına, 2.500 TL tedbir nafakasının boşanmadan sonra iştirak nafakası olarak devamına, 100.000 TL maddi, 300.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, müşterek çocuk Y.'in velayetinin müvekkiline verilmesine ve çocuk için 2.000 TL nafakaya karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; müvekkilinin aile hekimi davacının Tıp Fakültesinde doktor olduğunu, taraflar arasında şiddetli geçimsizlik başladığını, karşı tarafın kusurlu olduğunu, müvekkiline hakaret ve onur kırıcı eylemlerde bulunduğunu, müvekkilinin 3.çocuk yapmak istediğini, karşı tarafın "3.çocuğun babası ben olmayacağım git başkasından yap" şeklinde sözler sarf ettiğini, karşı tarafın ailesinde müşterek evin anahtarının bulunduğunu ve müvekkilinden izinsiz ve habersiz eve sürekli girildiğini, karşı tarafın müvekkiline şiddet uyguladığını, kafasında oluşturduğu kurgularla kıskandığını ve düzenli olarak şiddet uyguladığını, müvekkilinin sokağa atıldığını, müvekkiline bıçak çekildiğini, nefessiz kalıp ölmesi için ağzının kapatıldığını, evdeki altınları davacı eş tarafından çalındığını, müvekkilinin karşı tarafın başka biri ile ilişkisi olduğunu tespit ettiğini, karşı tarafın müvekkilinden özür dileyip bir araya gelmiş ise de bütün bu olanlardan sonra evliliğin devam etmesinin imkansız olduğunu, müvekkilinin hem fiziksel hem psikolojik şiddete ve onur kırıcı hareketlere maruz kaldığını, davacının güven sarsıcı davranışları neticesinde kişilik haklarının zarar gördüğünü, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların gerçek dışı olduğunu, ilişkide olduğu iddia edilen kişinin ilaç mümessili olup bilindiği üzere ilaç mümessillerinin meslekleri gereği doktorlarla yakın ilişki içinde olduklarını, müşterek çocuğun ergenlik döneminde olup annesine ihtiyacı olduğunu, çocukların müvekkiline ait evde müvekkili ile birlikte kaldıklarını, davacının uzman doktor olması nedeniyle gelirinin fazla olduğunu, müvekkilinin aile hekimi olduğundan ASM'nin kirasını, yanında çalıştırdıkları personelin maaşını ve sigortası ve bilumum giderlerinin kendisinin ödediğini belirterek tarafların boşanmalarına, küçüğün velayetinin müvekkiline verilmesine, küçük için 1500 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine, 50.000 TL maddi, 70.000 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davacı karşı davalı süresinde verdiği cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesinde; davalı tarafından ileri sürülen olayların dayanaksız ve gerçek dışı olduğunu, davalının C.. isimli şahıs ile gönül ilişkisine girdiğini, C..'i aileye ve iş yerine soktuğunu, C..'dan hamile kalıp çocuk aldırdığını, C.. ile para alışverişinde bulunduğunu, evini, çocuklarını, işini ihmal ettiğini, C.. ile gününü gün ettiğini, bu şahısla öpüşürken fotoğraf çektirdiğini, taraflar arasında davalının aldatma olayına kadar geçimsizlik olmadığını, müvekkilinin ailesi ile karşılıklı olarak anahtarlarının bulunduğunu, davalının şimdiye kadar şikayetçi olmadığını, kendisinin evde olmadığın zamanlar çocuklarla ilgilenmeleri için müvekkilinin anne ve babasının çağrıldığını, davalının yakın zamanda Tıpta Uzmanlık sınavını kazandığını, davalının müvekkiline hakaret ettiğini, müvekkiline şiddet uyguladığını, müvekkilinin sözü edilen altınları almasının söz konusu olmadığını, davalının C.. ile birlikte olmakla kalmayıp Y.'i ve davalı eşini aracına bindirerek hemen her gün okula götürdüğünü, boşanma davasından sonra da davalının bu şahısla görüşmeye devam ettiğini, boşanmanın konuşulduğu günlerde çocukların babalarında kalması hususunda hem fikir olunduğunu, telefon fotoğraflarında yarı çıplak erkeklerin fotoğraflarının bulunduğunu, müşterek evin, müşterek çocuk C.'e devredildiğini, davalının müşterek hanenin kilit ve anahtarlarını değiştirdiğini, çocukları yalnız bıraktığını, evin bir çok işinin müvekkili tarafından yapıldığını, davalının C.. isimli şahsın ilaçlarını fazlasıyla yazarak devleti zarara uğrattığını, davalının çantasında C..'a ait kredi kartının kullanımlarına ait dekontların, para transferi olduğunu gösteren dekontların C..'e ait hesap numarası yazılı kartvizitin aralarındaki ilişkinin ilaç tanıtım elemanı doktor ilişkisinin çok ötesinde olduğunun kanıtı olduğunu, gün içinde ve gece sabahlara kadar görüşmeler yaptıklarını, müvekkilinin Haziran ayında 3.426,00 TL gelir elde ettiğini, davalının Mart ayında 9.287,00 TL gelir elde ettiğini, davalının ASM için verdiği kiranın sembolik miktarda olduğunu, Personel maaşları ve giderlerin 6 doktor arasında bölüşüldüğünü, deliller arasında yer alan takvim kayıtlarında da anlaşılacağı üzere davalının sadece kişisel kayıtlarını tuttuğunu, bir keresinde takvim kayıtlarında olduğu gibi C..'i komşu F. A.'ın evine getirdiğini, C..'e ait ev adresinin kendi el yazısı ile yazıldığı kağıdın cüzdanda ne işi olduğunun davalı tarafından açıklanması gerektiğini, C.. ile davalının karşılıklı çekilmiş fotoğraflarının bulunduğunu, C..'e ait evin fotoğraflarının da bulunduğunu, davalının tam kusurlu olduğunu, tarafların çocuk yapma konusunu konuştuklarını ve çocuk sahibi olmak istemediklerini karar verdiklerini, takvim kayıtlarına göre 05/02/2015 de test diye not düştüğü, Ocak ayında hamile kaldığı, 21/02/2015 tarihinde kürtaj olduğunun kayıtlı olduğunu, bu tarihler arasında takvimde adet gününün işaretlenmediğini, bunun hamile olduğunun göstergesi olduğunu, davalının çeşitli testler yaptırdığını, Mengi soy isminin üstünü karalayarak kızlık soyadı olan Bayrak soy ismini yazdığını, davalının sınav günlerinde dahi kızının yanında olmadığını, zamanını sevgilisi ile geçirdiğini, telefonunun arama geçmişinde C..'in kullandığı numaraların C.... ve C.... ev olarak kayıtlı iken daha sonra kullandığı kızı Y.'in telefonunda rehber kayıtları incelendiğinde görüşmelerinin yakalanmasının ardından C.. ve C.. ev olarak değiştirildiğini, daha sonra bu numaraların da silindiğini belirterek dava dilekçesindeki talepleri doğrultusunda açtıkları davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı karşı davacı vekiline cevaba cevap ve karşı davaya cevap dilekçesi 24/07/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı karşı davacı vekili 09/09/2015 tarihinde verdiği ikinci cevap ve cevaba cevap dilekçesinde, karşı tarafın maaşının yüksek olduğunu, döner sermaye aldığını, ek iş yaptığını, karşı tarafın iddialarının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkiline isnat ettiği fiillerin tamamen kendi kafasında uydurduğu senaryo olduğunu, amacının müvekkilinden para koparmak olduğunu, delil olarak sunulan evrak ve fotoğrafların iddialarla ilgisinin olmadığını, uydurulan senaryoya uygun delil yaratıldığını, bir takım belgelere kendi yorumlarını yazarak müvekkili aleyhine delil oluşturulmaya çalışıldığını, dava dilekçesinde bahsedilen kişi ile müvekkilinin iddia edildiği gibi bir ilişkisinin olmadığını, karşı tarafın tüm aile olarak katıldıkları yemekli organizasyonlarından birine ait fotoğraflardan birini dosyaya delil olarak sunduğunu, karşı tarafın doping kontrolorlüğü de yaptığından şehir dışındaki eğitim ve denetlemelere Z. isimli kadınla gittiğini, beraber seyahat ettiğini, bir çok yerde aynı otelde kaldıklarını, karşı cinsten biri ile iş için dahi ilişki kurmak kusurlu bir davranış ise karşı tarafın müvekkilinden daha çok kusurlu hareket ettiğini, müvekkili için hayatta en önemli şeyin çocukları olduğunu, karşı tarafın müvekkilini çocukları ile tehdit ettiğini, evi çocuğun üstüne aldıktan sonra müvekkilinin gecenin bir yarısında geceliği ile sokağa attığını, hali hazırda müşterek evde çocukları ile birlikte oturduğunu, müvekkilinin evine giremediğini, orada burada yaşamaya mahkum edildiğini, her eve gitmeye kalkıştığında şiddet ve tehdide maruz kaldığını, evde beraber çekilen fotoğrafların, kan tahlillerinin takvim üzerine yazılan kişisel notların hatta hastalarına ait fotoğrafların iftira malzemesi olarak kullanıldığını, müvekkilinin tek isteğinin kızları ile birlikte yaşamak ve uğradığı şiddet ve hakaretin artık bitmesi olduğunu, iddia edildiği gibi müvekkilinin geç saatlere kadar dışarıda olmadığını, tam tersine iş bahanesiyle başka kadınlarla şehir dışına seyahat eden kişinin karşı tarafın kendisi olduğunu, çoğu gece evde bulunmadığını, senaryo yazıldığı delil olarak sunulan evraklardan da anlaşıldığını, gebeliğe delil olarak sunulan kan tahlilinde gebe olmadığının açıkça görüldüğünü, kürtaj olduğunu takvimde yazan Kıran hoca diye bir nottan çıkarıldığını, başka bir belgenin olmadığını, müvekkilinin Şubat ayında izin kullanmadığını, kurum dışı mesailerinin müdürlük tarafından denetlendiğini, müvekkilinin maaş bordrosunda ASM gideri için ödenen ücretin de bulunduğunu, giderler çıkarıldığında müvekkiline 4-5 BİN TL gibi bir rakam kaldığını, karşı tarafın çalıştığını ve müvekkiline yakın para kazandığını, yoksulluk nafakası talebinin gerekçesinin anlaşılamadığını, karşı tarafın müvekkiline ait evi kızına vermesi için baskı uyguladığını, sonra döverek dışarı attığını, bütün eşyalarına ve altınlarına el koyduğunu belirtmiştir.

 

Mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmış, velayet konusunda sosyal inceleme raporu düzenlettirilmiş, yaşanan olaylarla ilgili ceza dosyası suretleri ve tedbir kararı verilen dosya, taraflara ait banka hesap kayıtları, telefon görüşme dokümanları celp edilmiş, iş bankasından gönderilen CD içeriği bilirkişiye tespit ettirilmiş, tanıklar dinlenilmiştir.

 

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; "Tarafların 07/05/1996 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden 25/09/2001 doğumlu Y. isimli reşit olmayan müşterek çocuklarının bulunduğu, 01/01/1997 doğumlu müşterek çocuk C.'in ise dava tarihinden önce reşit olduğu, davacı koca tarafından 21/05/2015 tarihinde açılan boşanma davasına karşılık, davalı kadınında 12/06/2015 tarihinde karşı boşanma davası açtığı, toplanan delillerden; her iki tarafında birbirlerine fiziksel şiddet içeren davranışlarda bulundukları, davalı kadının sadakat yükümlülüğünü ihlal eden davranışlarına karşılık davacı kocanın da eşine ''orospu, kancık karı, senden niye çocuk yapayım ki, şişko, kara mamba” şeklinde ki sözlerle hakaret ettiği, bu haliyle davacı kocanın fiziksel ve duygusal şiddet içeren davalı kadınında cinsel ve fiziksel şiddet içeren eşit kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin devamına imkan kalmayacak derecede temelinden sarsıldığı" gerekçesiyle davanın ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, Y.'in velayetinin davacı babaya verilmesine, anne ile şahsi ilişki tesisine, çocuk için 1000 TL tedbir ve iştirak nafakasının davalı anneden tahsiline, davacı erkek için 750,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline, tarafların yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine, davalı karşı davacının altınların iadesine yönelik davasının harçların yatırılmaması nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

 

Davacı - karşı davalı vekili süresinde verdiği istinaf dilekçesiyle; kararın tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi kısmına ilişkin hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkiline isnat edilen tek kusurun şiddet olduğunu, ceza dosyasında her iki tarafın kusurlu bulunduğunu ve iki tarafa da eşit ceza verildiğini, bunun eşit kusurlu olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davalının C.. isimli şahısla ilişkiye girdiğini, davalının notlarında ilişkiye girdiği günlerin not edildiğini, bunların mahkemede inkar edilmediğini, davalı tarafın tam kusurlu olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasına ve maddi ve manevi tazminat yönünden taleplerinin kabulüne karar verilmesini, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.

 

Davalı karşı davacı vekiline mahkeme kararı 12/12/2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı karşı davacı vekili 06/01/2017 tarihinde istinaf dilekçesi vermiştir.

 

Davalı karşı davacı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde, hem müşterek çocuk için hem de akademisyen olan, başkaca yedek işler yapan koca için tedbir nafakasının hukuka uygun olmadığını, davacı tarafın müşterek konutunda yaşamaya devam ettiğini, müvekkilinin evden çıkmak zorunda kaldığını, müşterek çocuk için evlilik birliği devam ederken yapılan yardımdan çok daha fazlasına hükmedildiğini, çocuğun devlet okulunda okuduğunu, mahkemenin müvekkilinin gelirini 10.000 TL olarak kabul ettiğini, son maaş bordrosunda görüleceği üzere kesintilerden sonra müvekkilinin 5.000 TL maaşının kaldığını, davacının maaşı yanında döner sermaye aldığını, ek işler yaptığını, müvekkilinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine dair delil bulunmadığını, fotoğraf bölümlerinin nasıl elde edildiğinin montaj olup olmadığının belli olmadığını, müvekkilinin telefonundan edinildiğinin söylendiğini, bu beyan doğru olsa dahi bu delilin hukuka aykırı olduğunu, hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağını, davacının kusurlu olduğunu, müvekkilinin bir çok kez şiddet gördüğünü, hakarete uğradığını, müvekkilinin şiddet uygulamadığını, ceza dosyasındaki kararın kesinleşmediğini belirterek eş lehine verilen nafakanın tamamen kaldırılması ya da indirilmesi, çocuk lehine verilen nafakanın yüksek olması nedeniyle indirilmesi, hukuka aykırı delillere dayanan müvekkilinin sadakat yükümlülüğüne ilişkin hükmün ve müvekkilinin şiddet uyguladığına ilişkin hükmün ispat olmaması nedeniyle kaldırılması ve müvekkili lehine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece 08/02/2017 tarihinde davalı karşı davacı vekiline istinaf kanun yolu harcı 117,10 TL'yi yatırması için muhtıra düzenlenmiş, muhtıra 15/02/2017 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiş, 02/03/2017 tarihinde istinaf kanun yolu harçları yatırılmıştır.

 

Mahkemece 27/02/2017 tarihinde davalı karşı davacının kesin süre içerisinde harçları yatırmaması nedeniyle istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

 

Davalı karşı davacı vekiline ek karar 10/03/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, 06/03/2017 tarihinde davalı vekili tarafından verilen ek karara karşı istinaf dilekçesiyle; 06/01/2017 tarihinde katılma yoluyla istinaf talebinde bulunduklarını, UYAP üzerinden gönderdiklerini, seçenekler arasında istinaf başvuru dilekçesinin bulunmadığını, temyiz yoluna başvurmanın seçildiğini, sistemin istediği harcın da aynı tarihte sistem üzerinden ödendiğini, (06/01/2017 tarihli makbuz) daha sonra muhtıra gönderildiğini, ancak muhtıra da davacıya çıkarıldığını, muhtıra içeriğinde davacı M.M.'nin istinaf dilekçesine rağmen harcın yatırılmadığı yazılmakta olup M. M. vekilinden harcın yatırılmasının istenildiğini, (taraflarına tebliğ edien muhtıra), temyiz harçlarını yatırdıkları için ve muhtıradaki hiç bir bilgi taraflarına ait olmadığı için muhtıraya istinaden işlem yapılmadığını, kalem ile yaptıkları görüşmede hatalı olarak taraflarına gönderildiğinin bildirildiğini, daha sonra 02/03/2017 tarihinde kalemin telefonla tarafların ulaştıklarını, eksik harç olduğunu bildirdiklerini, harcın eksik olmamasına hatta olmasına rağmen hak kaybına uğramamak için yeniden harç yatırdıklarını, buna rağmen katılma yoluyla istinaf taleplerinin reddedildiğini ve istinafın yapılmamış sayılmasına karar verildiğini belirterek istinaf dilekçesindeki gerekçelerine göre hükmün müvekkili lehine bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. (istinaf dilekçesi ekinde 06/01/2017 tarihinde 154,30 TL temyiz yoluna başvurma harcı yatırıldığına ilişkin sayman mutemet alındısı bulunmaktadır.)

 

Davacı karşı davalının verdiği istinaf dilekçesinin 03/01/2017 tarihinde davalı karşı davacı vekiline tebliğ edildiği, davalı karşı davacı vekilinin 06/01/2017 tarihinde katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunduğu, 06/01/2017 tarihinde 154,30 TL temyiz harcı yatırdığı, ilk derece mahkemesince istinaf kanun yolu başvuru harcının süresinde yatırılmadığına ilişkin kabulünün yerinde olmadığı anlaşıldığından 27/02/2017 tarihli ek kararın kaldırılarak istinaf dilekçesine göre Dairemizce inceleme yapılmasına karar vermek gerekmiştir.

 

Davacı karşı davalı vekilinin dava dilekçesinde 4 adet tanık bildirdiği, davalı karşı davacı vekilinin ön inceleme duruşmasında tanık listesi ibraz ettiği ve 5 adet tanık bildirdiği, davacı karşı davalı vekilinin ön inceleme duruşmasında dava dilekçesinde gösterdikleri tanıklarına ilaveten müşterek çocukların da tanık olarak dinlenilmelerini talep ettiği, davalı karşı davacı vekilinin ikinci tanık listesine muvafakatlarının olmadığını beyan ettiği, mahkemece HMK'nın 141.maddesi uyarınca dava dilekçesindeki tanıkların birinci tanık listesi olmadığı ve 140/5 maddesine göre kesin süre verilmediğinden davacı vekiline tanıklarının tümünün isimlerini bildirmesi için iki haftalık kesin süre verildiği, davalı vekiline tanıklarının adreslerini beyan etmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, davalı karşı davacı vekilinin 23/11/2015 tarihinde tanık adreslerinin bildirimi başlığı altında altı adet tanık ismi ve adreslerini mahkemeye bildirdiği, davalı karşı davacı vekilinin ilk tanık listesinde Kamu Bayrak, Mustafa Horuz, S. G., M. G. ve İ. H.'u tanık olarak bildirdiği, ikinci tanık listesinde K. B., G. B., İ. H., M. G., S. G. ve D. H.'u tanık olarak bildirdiği, mahkemece davalı tanıklarından G. B., D. H., K. B. ve M. G.'in dinlenildiği, davalı karşı davacı vekilinin tanıkları İ. ve S.'dan vazgeçtiklerini beyan ettiği, davacı karşı davalı vekilinin vazgeçme konusunda bir diyeceklerinin olmadığını belirttiği, ilk tanık listesinde ismi belirtilen tanık M. H.'un dinlenilmediği, davalı karşı davacı vekilinin tanığın açıkça dinlenilmesi talebinden vazgeçmediği gibi mahkemece bu tanık yönünden vazgeçme kararı verilmediği, davacı karşı davalı tanıklarından F. A., M. A. ve C. M.'nin (müşterek çocuk) dinlenildiği, davacı karşı davalı vekilinin tanıkları F. ve E.'ten vazgeçtiklerine yönelik beyanda bulunduğu, vazgeçme beyanına karşı davalı karşı davacı vekilinin beyanının alınmadığı, mahkemece tarafların vazgeçmesi nedeniyle ismi belirtilen tanıkların dinlenilmesine ilişkin ara karardan rücu edilmesine karar verildiği, HMK'nın 241. maddesi uyarınca mahkemece değerlendirme yapılmadığı, HMK'nın 196. maddesinde "delil gösteren tarafın karşı tarafın açık izni olmadıkça o delile dayanmaktan vazgeçemez" düzenlemesinin bulunduğu, davacı karşı davalının dinlenilmesinden vazgeçtiği tanıklar hakkında davalı karşı davacının beyanının alınmamasının ve davalı karşı davacının ilk tanık listesinde gösterdiği tanık M. H.'un dinlenilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından usule uygun vazgeçme olmadığı takdirde tüm deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerektiğinden başka yönler incelenmeksizin tarafların istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, belirtilen eksikliklerin tamamlanarak yeniden karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-Tarafların istinaf taleplerinin KABULÜNE, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, yukarıda belirtilen eksikliklerin tamamlanarak yeniden karar verilmesi amacıyla dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

 

2-İstinaf peşin harçlarının talep halinde taraflara İADESİNE,

 

3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,

 

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 10.05.2017


Bu sayfa 109 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor