YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İş kazası nedeni ile hesaplanacak manevi tazminatı miktarının nasıl belirleneceği hakkında örnek Kr.

Karar Özeti

 

 

 

Yerel mahkemece kazalı davacı lehine 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. 6098 sayılı TBK'nun 56.maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Bu ilkeler de gözetildiğinde ve yine davacının kaza nedeniyle maluliyeti %0 olup istirahatli kaldığı sürenin de yaklaşık 1,5 ay olması dikkate alındığında lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu mahkemenin bu yöndeki kanaatinde bir aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla manevi tazminatın az olduğuna dair davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Karar

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

26. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2017/1693

 

Karar Numarası: 2018/379

 

Karar Tarihi: 01.03.2018

 

Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla;

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava; İş kazasına nedeniyle maddi ve manevi tazminat alacaklarına ilişkindir.

 

İddia; Davacı vekili, müvekkili davacının davalı şirkete ait Bilecik ili Vezirhan Beldesindeki işyerinde oluklu mukavva makinasında çalışmakta iken iş kazası geçirmiş olup bu kazayla bel fonksiyonlarının zarar gördüğünü, olayın davalı şirketin çalışanı dava dışı Z. G.'nün kusurlu kullandığı forklift aracının çarpmasından kaynaklandığını, müvekkili davacının herhangi bir kusurunun olmadığını belirterek, davacıda meydana gelen iş gücü kaybının tazmini için 1.000,00 TL maddi tazminat ile 2.000,00 TL manevi tazminatın faizleriyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Savunma; Davalı vekili, açılan davayı kabul etmediklerini, olay günü oluklu kağıt makinasına işlenmek üzere bobin takma işlemini tamamladığı anda arkasına sağına soluna bakmadan aniden geri geri giderek geriye doğru hareketlenmiş olduğu esnada yanından geçmekte olan Z. G.'nün kullandığı forkliftle davacının çarpışmış olduğunu, ani gelişen olayda forklifti kullanan Z. G.'nün davacının bu şekilde önüne gelmesiyle çarpışmadan kaçınma olayının kalmadığını kusurun tamamen davacı kazalıda olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece; Davacının maddi tazminat talebinin tamamen reddine, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

 

Davalı vekili istinaf sebepleri olarak; davacının maluliyetine dair aldırılan raporlar arasında çelişki bulunduğunu, sağlık kurulunca davacının maluliyetinin %0 olduğuna dair rapor Adli Tıp İhtisas Kurulu'nca hiç değerlendirilmeye dahi alınmadan maluliyet tayinine mahal olmadığına şeklinde karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, dosyaya sundukları reçeteler ile de sabit olduğu üzere müvekkilinin dava konusu iş kazası sebebiyle meydana gelen rahatsızlığı halen devam etmekte olup Adli Tıp İhtisas Kurulu'nca bu hususların görmezden gelinmesinin de hukuka aykırı olduğunu, tüm bunlar neticesinde maddi zarar oluşmadığına yönelik mahkeme kabulü sebebiyle manevi tazminat taleplerinin de son derece düşük tutardan hüküm altına alındığını, müvekkilinin sürekli iş göremezlik noktasındaki mağduriyeti tam olarak tespit edilmeksizin manevi tazminat taleplerinin de kısmen reddedilmiş olmasının kabul edilemeyeceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak tüm davacı taleplerinin reddine karar verilmesini istediklerini bildirmiştir.

 

Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.

 

Gerekçe;

 

HMK'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

 

Yargılama aşamasında aldırılan ve mahkemece itibar olunan 17/04/2017 tarihli kusur raporunda maddi ve hukuki olgular denetime elverir biçimde irdelenip açıklandığı gibi raporda kusur aidiyet ve oranlarının iş güvenliği mevzuatı uyarınca tespit edildiği, dosya kapsamı ile ilmi ve hakkani verilere uygun düştüğü, dolayısıyla kusur tespitine ilişkin teknik inceleme vs. yönüyle bir eksiklik bulunmadığı anlaşılmıştır.

 

5510 sayılı Yasa'nın 95. Maddesine göre, "Bu Kanun gereğince, yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, çalışma gücü kaybı, geçici iş göremezlik ödeneklerinin verilmesine ilişkin raporlar ile iş kazası ve meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücü veya çalışma gücü kaybına esas teşkil edecek sağlık kurulu raporlarının usul ve esaslarını, bu raporları vermeye yetkili sağlık hizmeti sunucularının sahip olması gereken kriterleri belirlemeye, usulüne uygun olmayan sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeleri düzenleyen sağlık hizmet sunucusuna iade edecek belirlenen bilgileri içerecek şekilde yeniden düzenlenmesini istemeye Kurum yetkilidir. Usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle; yurt dışında tedavi için yapılacak sevklere, vazife malullük derecesini, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı halinde, durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

 

Kural olarak Yüksek Sağlık Kurulunca verilen karar Sosyal Güvenlik Kurumunu bağlayıcı nitelikte ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı olmadığından Yüksek Sağlık Kurulu Kararına itiraz edilmesi halinde inceleme Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulunca ve de giderek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu aracılığıyla yaptırılmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 28.06.1976 günlü, 1976/6-4 sayılı Kararı da bu yöndedir.

 

İş kazalarında sürekli beden gücü kaybı oluşmasa da yani sürekli maluliyet tayinine mahal olmasa da kazalının iş göremezlik oranı %0 olarak kabul edilir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde YSK raporunda belirtilen maluliyet gerekmediğine ve yine Adli Tıp 3.İhtisas Kurulu'nca açıklanan sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığına ibareleri davacının söz konusu iş kazası nedeniyle iş göremezlik oranının %0 olduğu anlamına gelir ki dosyada mevcut Bilecik SGK İl Müdürlüğü'nün yetkililerince 15/12/2015 tarih ve 2015/2014 karar sayılı komisyon kararı ile de olayın iş kazası olduğuna karar verilmiştir.

 

Yukarıda açıklanan yasal prosedür gereği sağlık kurulu, YSK ve Adli Tıp İhtisas Kurulu'nca tanzim edilen her 3 rapor / karar birbirini teyit etmekte olduğundan ve dolayısıyla mahkemece yasal prosedür gereği yerine getirilmiş olmakla ve de davacı vekilince son olarak aldırılan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu kararına karşı ileriye sürülen itirazlar somut verilere dayanmadığından Adli Tıp Genel Kurulu'ndan rapor aldırılmasına dosya kapsamıyla gerek ve yer olmayıp yerel mahkemece de bu yöne tevessül edilmemesinde herhangi bir hata bulunmadığı dolayısıyla davacı vekilinin bu yöne temas eden istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

İş kazası nedeniyle işçi sürekli iş göremez duruma düşmemiş kısacası iş göremezlik oranı %0 olarak belirlenmiş olsa dahi bu durumda kazalı işçi sağlık raporu ile belirlenen çalışmadığı süre için SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği, çalışması halinde alacağı ücreti karşılamıyorsa, bu zararının tazminini isteyebilir. Kazalı işçi raporlu olduğu bu dönemde hiç çalışamaz durumda olduğundan %100 iş göremez gibi değerlendirilmeli alması gereken ücretlerinden davalıların sorumluluk kusur oranına isabet eden tutardan SGK'nun ödediği geçici iş göremezlik ödeneği düşülerek tazminat tutarı belirlenmelidir. Yerleşik Yargıtay uygulaması da bu yöndedir dolayısıyla mahkemece farklı gerekçelerle davacının maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı ancak dosyada mevcut bilgi ve verilere göre maddi tazminat hesabı aşağıdaki şekilde yapıldığında;

 

Maluliyeti: Yok (İstirahat Dönemi boyunca %100 maluliyet)

 

Kusur: %90 Davalı %10 Davacı

 

Aylık Geliri: 2014 yılı Ekim-Kasım ve Aralık ayı ücret bordoları

 

Geçici İş Göremezlik Ödemesi: 1.694,47 (14/05/2014-20/06/2014 arası)

 

Dosya içerisinde mevcut ve yukarıda anılan raporlarla davacının maluliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu duruma göre, davacının sürekli iş göremezlik durumu söz konusu olmadığından, maluliyete ilişkin işlemiş ve işleyecek dönem hesabı yapılmayacak olup sadece geçici iş göremezlik (istirahatli dönem) kazanç kaybı hesabı yapılarak davacının bu dönemde maluliyetinin %100 olduğu kabul edilerek geçici iş göremezlik dönemine ilişkin gelirler toplanıp davalı kusuruna göre davacının gerçek zararı tespit edilmek suretiyle zarar miktarından SGK tarafından davacı işçiye ödenen ve davalı işverenden BK 55 gereğince davalı taraf asli kusuru nispetinde rücuya esas olacak iş kazası kaynaklı ödeme miktarı tenzil edilerek, davalı tarafın geçici iş görememezlik dönemi ile ilgili davacı işçiye ödemesi gereken zarar miktarı bulunacak olmasına göre

 

HESAPLAMA: Hesap tablosu cetvelinden anlaşılacağı üzere davacının:

 

Geçici Tam İş Görememezlik Dönemi

 

İSTİRAHAT BRÜT AYLIK BRÜT AYLIK GÜNLÜK GÜN NET

 

NET NET

 

DÖNEMİ SAAT ÜCRET ÜCRET ÜCRET SAYISI GELİR

 

ÜCRETİ

 

14.05.2014 20.06.2014 6,37 1.433,25 1.024,63 34,15 38 1297,70

 

1297,70

 

12097,70TL x %100 Maluliyet x %90 Kusur = 1.167,93 TL

 

SGK tarafından BK 55 gereği rücuya tabii miktar= 1696,47TL x %90 = 1.526,82 TL

 

Geçici İş Göremezlik Kazanç Kaybı 1.167,93TL-1.526,82TL =0 TL

 

İstirahatlı kaldığı dönem için kurumca kendisine ödenen geçici iş göremezlik ödemesinin rücuya tabi miktarıyla çalışmadığı döneme ilişkin çalışması halinde alacağı ücreti fazlasıyla karşılamış olduğundan davacının maddi tazminat taleplerinin yerinde olmadığı dolayısıyla maluliyet raporları ve de maddi tazminatın reddine ilişkin istinaf itirazlarının neticeten yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Yerel mahkemece kazalı davacı lehine 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. 6098 sayılı TBK'nun 56.maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Bu ilkeler de gözetildiğinde ve yine davacının kaza nedeniyle maluliyeti %0 olup istirahatli kaldığı sürenin de yaklaşık 1,5 ay olması dikkate alındığında lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının uygun olduğu mahkemenin bu yöndeki kanaatinde bir aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla manevi tazminatın az olduğuna dair davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Netice olarak mahkeme kararının doğru olduğu ancak maddi tazminata ilişkin gerekçenin yukarıda açıklandığı şekilde düzeltilmesinin gerektiği sonucuna varıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair dosyayı inceleyen üye hakimin görüşü dairemizce de benimsenerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

 

2-Alınması gerekli 35,90 TL istinaf karar harcından peşin yatırdıkları 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,

 

3-Davacı tarafınca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

 

4-İstinaf incelemesi duruşma açılmaksızın dosya üzerinden neticelendirildiğinden davalı lehine istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

 

5-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,

 

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6763 SK.'nun 42. maddesi ile değişik 6100 s. HMK 'nun 362/1-a ve aynı Kanunun 5. maddesi ile değişik 5521 s. İMK'nun 8/1. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 01/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 303 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor