YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İşverenin işçi çıkarma uygulamasına başvurmadan önce (feshin son çare olması) hangi tedbirleri uygulaması gerekir?

Karar Özeti

Bu kapsamda; öncelikle fazla çalışma ve genel tatil çalışmalarının düşürülmesi, vardiyaların azaltılması, yıllık izinlerin kullandırılması, gerekirse işçilerin ücretsiz izne çıkartılmaları ve kısa çalışma uygulamasına gidilerek kısa çalışma ödeneği talebinde bulunulması gibi tedbirler fesihten önce uygulanmalıdır.

Karar

 

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

25. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2016/230

 

Karar Numarası: 2017/76

 

Karar Tarihi: 26.01.2017

 

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

 

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının iş akdinin 31.12.2015 tarihinde tebliğ edilen yazılı fesih bildirimine göre "..ülkemizde etkili olan ekonomik kriz ve son yıllarda çelik sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılardan kaynaklanan yeniden yapılanma ve kadro daralması sonucunda, 4857 sayılı iş yasasının 17. maddesi gereği ihbar öneliniz peşin ödenmek suretiyle iş akdiniz 31.12.2015 tarihi mesai saati bitimi itibariyle fesih edilmiştir" gerekçesi ile feshedildiğini ancak bu gerekçelerin doğru olmadığını, feshin geçerli ve haklı bir nedeni bulunmadığını belirterek feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının ve diğer 161 kişinin iş sözleşmelerinin geçerli nedenler ile kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek sureti ile sonlandırıldığını belirterek davanın reddi gereğini savunmuştur.

 

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

 

İlk derece mahkemesi tarafından; davanın kabulüne feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine karar verilmiştir.

 

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

 

Davalı taraf istinaf sebebi olarak; Demir Çelik sektöründe, Dünya'da ve Türkiye'de önemli bir ekonomik kriz olduğunu ve bu krizin işletme dışı bir ekonomik kriz olduğunu, ekonomik kriz dönemlerinde işverenin bu krizi şirkete en zarar verecek şekilde atlatması için gereken tedbirleri düşünmesi ve bu tedbirleri uygulaması gerektiğini,

 

Müvekkili şirketin üretim yapabilmesi için zorunlu hammadde girdileri olan hurda ve ferro allajların, yurt dışından İthal edilmesi zorunluluğu bulunduğunu, çelik sektöründeki kriz ve gerek yurt dışı ve gerekse yurt içi talep daralması nedeniyle 3 yıldan beri devam eden mamul satış fiyatlarının maliyetlerin altında kalmasının müvekkili şirketin finansman ihtiyacını artırdığını, bu boyuttaki bir şirketin, Bankalardan kredi almadan bu çarkı özkaynak ile döndürmesinin düşünülemeyeceğini, bu nedenle kredi faizlerinin oranının artmasının, döviz kurlarındaki yükselmelerin şirkete verdiği zararı işletme ile ilgili değilmiş gibi değerlendirmenin doğru olmadığını,

 

Yerel Mahkemenin, 17 işçinin işe geri çağrılmalarını (toplamda işten çıkartılanların %10'unu geçmemektedir) müvekkili şirketin işten çıkartmasındaki tutarsızlığı ve süreksizliği olarak değerlendirmesinin hatalı olduğunu, hali hazırda Müvekkili şirkette, işe geri çağırmalar olmadığı gibi sürekli olarak çalışanların yıllık izinlerinin kullandırılmakta olduğunu,

 

Müvekkili şirketin, Türkiye'nin en büyük 100 sanayi şirketi arasında yer aldığını, yurt dışından Nisan 2016 ayında geçici bir mamul sipariş alınması ve bu siparişin teslim terminine göre müvekkili şirketin Hereke Limanına yük almak üzere gelen gemilere yükleme işlemlerinin belirlenen süreler içinde (starya) tamamlanmaması halinde, alıcının donatan ile yapmış olduğu navlun sözleşmesi uyarınca gemilerin fazladan bir süre beklemesi yani sürastarya süresince müvekkili şirketin demuraj ödememek için, sadece bu siparişler bakımından hafta tatillerinde ve genel tatillerde çalışılması zarureti doğduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi toplu İşçi çıkışı yapılan 31.12.2015 tarihinden sonra da müvekkili şirketin haddehane ve çelikhane ünitelerinde toplam 10 işçinin de kendilerinin çeşitli nedenlerle işten ayrılmış olduğu da dikkate alınarak müvekkil şirketin haddehane ünitesi ile çelikhanede yedek vardiyadan ve kalite kontrolden 31.12.2015 tarihindeki toplu çıkışı yapılmış olan işçilerden 17 kişi işe davet edilerek işbaşı verildiğini, nitekim bir örneğini ekte sundukları işe davet mektuplarında aynen, "Ancak, daha sonra, son günlerde gelen bir kısım mamul taleplerin karşılanması amacı ile haddehanenin tatil (günlerinde de çalıştırılarak siparişlerin karşılanması ihtiyacı hâsıl olmuştur." denildiğini, bu işe davetin genel çelik sektöründeki krizin kalkmış olması nedeniyle değil, bir kısım mamul taleplerinin alınması nedeniyle yukarıda da değinildiği gibi geçici yurt dışı siparişlerinin yetiştirilmesi ve 31.12 2015 tarihinden sonra toplu işten çıkartılmadan ayrı olarak müvekkili şirketten çok sayıda işçinin de çeşitli nedenlerle işten ayrılmış olmaları nedeniyle yapıldığını,

 

Esasen iş akitleri 31.12.2015 tarihinde feshedilenler yerine dışarıdan işçi alınmadığını, müvekkili şirketin toplu işçi çıkarma ile ilgili almış olduğu 30.11.2015 tarih ve 8 karar sayılı yönetim kurulu kararında açıkça belirtildiği gibi, ihtiyaç olması halinde toplu çıkışı yapılan işçilerin öncelikle işe davet edilerek işe alınmalarına ilişkin kararına uygun olarak 31.12.2015 tarihinde işten çıkarılan 17 İşçinin işe davet edilerek işbaşı verildiğini, kesinlikle dışarıdan işçi alımı yapılmadığını, nitekim yerel mahkemenin kararında belirtilen Gebze 2. İş Mahkemesine sunulan başka bir bilirkişi heyetinin raporunda, müvekkil şirketin, "Fesih bildiriminde gösterilen ekonomik ve Mali gelişmelerin ispat edilebildiği, toplu isçi çıkarma kararına bağlı istihdam daralmasının işyerinde yapılan inceleme tarihine kadar toplam isçi sayısı bakımından tutarlı biçimde sürdürüldüğü'" denilerek feshin geçerli nedene dayandığının belirtildiği, bahse konu bilirkişi raporunun sonuç kısmının 11. maddesinde aynen, "Bu sebeple somut olayda. feshin son çare olması ilkesine bağlı bir takım tedbirler uygulansaydı, bir kısım işçi hiç değilse davet edilen işçiler bakımından feshin önlenebileceği' şeklinde görüş bildirildiğini bu bakımdan bilirkişi raporuna göre şirketin iş sözleşmelerinin feshinde geçerli nedene dayandığı, olsa olsa yine bahse konu bilirkişi raporuna göre Gebze 2. İş Mahkemesinin sadece davet edilenler açısından feshin önlenebileceği görüşü dikkate alınarak ise davet edilmiş olan isçiler bakımından feshim geçerli nedene dayanmadığı konusunun değerlendirilebileceğinin belirtildiğini,

 

Mahkemenin bu raporu da kararında incelemesine rağmen, hükme esas kabul etmediğini,

 

Müvekkili şirketin, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında sürekli zarar etmesine rağmen işçi tenkisatına başvurmadığını, ancak yurt içi ve dışındaki ekonomik krizin devam etmesi ve bu durumun şirket için dayanılma bir hale gelmesi üzerine krizi en az zararla atlatabilmek için yurt dışına satış yapma olanağının azalması, hurda fiyatlarında ve mamul madde fiyatlarındaki istikrarsızlık vs. gibi sebeplerin, zarara yol açtığını belirterek 31.05.2015 tarihinde 2 nolu kararı aldığını yerel mahkemenin kararına esas olan bilirkişi raporunda, "Yönetim Kurunun, bu Karara uygun olarak tedbirler almak zorunda kaldığı ve bu sebeple çalışan işçilerde % 20 oranında azaltma yapılması yoluna gidildiğinin dosya kapsamından da açıkça anlaşılmaktadır" şeklinde tespitte bulunulduğu, bilirkişinin bu beyanın da müvekkili şirketin işçi çıkarmakta haklı ve geçerli bir sebebinin bulunduğunu gösterdiğini,

 

Çelik sektöründeki krizin, dünya da meydana gelen ekonomik kriz ve buna dayalı olarak işletmede meydana gelen zarar sebebiyle, doğrudan ilgili bulunan, işçi sayısını belli oranda azaltmaya dair karar sonucu alınan iş akdinin feshi kararının, ileri sürdükleri işletme dışı sebeplerin fiilen mevcut olduğu ve bu sebeple bir kısım işçinin çalıştırılmaya devam edilmesinin büyük yıkıntılara sebep olacağı gerekçesi ve gerçeği karşısında davacının İş akdinin feshinin geçerli sebebe dayandığını, yerel mahkeme tarafından göz ardı edilerek Müvekkil Şirketin iyi niyetle 17 işçiyi işe geri çağırmasını, işten çıkarmak için "geçerli bir sebebin" oluşmadığı şeklinde yorumlanmasının doğru olmadığını ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesini talep etmiştir.

 

GEREKÇE:

 

Mahkemede görülen dava işe iade davasıdır.

 

Fesih bildirimi içeriğinden iş akdinin işletmesel nedenlerle yapıldığı anlaşılmıştır.

 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2. maddesine göre, feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşveren, ispat yükümlülüğünü yerine getirir iken; öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli olduğunu kanıtlamak zorundadır. İşçinin, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia etmesi ve bunu ispatlaması, işverenin geçerli fesihle ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bunun yanında, fesih son çare olarak başvurulması gereken bir yol olup işçinin aynı işverene ait başka bir işyeri veya bölümde değerlendirme imkanı varsa, feshin geçerliliğinden söz edilmesi mümkün değildir. İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan fesihte yargısal denetim yapılabilmesi için mutlaka bir işletmesel karar gerekir. Bu kararlar, işletme ve işyeri içinden kaynaklanan nedenlerden dolayı alınabileceği gibi işyeri dışından kaynaklanan nedenlerden dolayı da alınabilir. İşletmesel karar söz konusu olduğunda, kararın yararlı ya da amaca uygun olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılamaz. Diğer bir ifade ile, yerindelik denetimine tabi tutulamaz. İşverenin, serbestçe işletmesel karar alabilmesi ve bunun kural olarak yargı denetimi dışında tutulması, bu kararların hukuk düzeni tarafından öngörülen sınırlar içinde kalınarak alınmış olmalarına bağlıdır.

 

Feshin işletme, işyeri ve işin gerekleri nedenleri ile yapıldığı ileri sürüldüğünde; öncelikle bu konuda işverenin işletmesel kararı aranmalı, bağlı işveren kararında işgörme ediminde ifayı engelleyen, bir başka anlatımla istihdamı engelleyen durum araştırılmalı, işletmesel karar ile istihdam fazlalığını meydana gelip gelmediği, işverenin bu kararı tutarlı bir şekilde uygulayıp uygulamadığın (tutarlılık denetimi), işverenin fesihte keyfi davranıp davranmadığı (keyfilik denetimi) ve işletmesel karar sonucu feshin kaçınılmaz olup olmadığı (ölçülülük denetimi-feshin son çare olması ilkesi) açıklığa kavuşturulmalıdır.

 

Dosyanın incelenmesinde davalı işyerinde temizlik personeli olarak çalışan davacının iş akdinin davalı işveren tarafından "...Ülkemizde etkili olan ekonomik kriz ve son yıllarda çelik sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılardan kaynaklanan yeniden yapılanma ve kadro daralması sonucunda 4857 sayılı iş yasasının 17. Maddesi gereği ihbar öneliniz peşin ödenmek sureti ile iş akdiniz 31.12.2015 tarihi mesai saati bitimi itibariyle feshedilmiştir." gerekçe gösterilerek feshedildiği görülmüştür.

 

Bilirkişi raporundan ve sunulan belgelerden, davalı şirketin özellikle 2014 ve 2015 yıllarında ekonomik açıdan gerilediği, 2015 yılında demir çelik sektöründe yaşanan ekonomik kriz ile üretim ve ihracatta yaşanan daralmanın davalı şirketi etkilediği, satışların ve üretimin azaldığı, şirketin zarar ettiği, faaliyet giderlerini azaltarak bir kısım ekonomik tedbir yoluna başvuran şirketin mali yapısının giderek bozulduğu, varlıkları içerisindeki yabancı kaynak (Borç) payının arttığı, şirketin ekonomik tedbirlere başvurma ihtiyacı içerisinde olduğu anlaşılmıştır.

 

Alınması gereken ekonomik tedbirler doğrultusunda davalı şirket, % 20 oranında işçi çıkarma uygulamasına gitme kararı almıştır. Davalı şirket bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere işveren tarafından alınan kararı tutarlı bir şekilde uygulamıştır.

 

Ancak feshin geçerli nedene dayandığının kabulü için feshe son çare olarak başvurulmuş olması, feshin kaçınılmaz olması gerekmektedir.

 

Bu kapsamda; öncelikle fazla çalışma ve genel tatil çalışmalarının düşürülmesi, vardiyaların azaltılması, yıllık izinlerin kullandırılması, gerekirse işçilerin ücretsiz izne çıkartılmaları ve kısa çalışma uygulamasına gidilerek kısa çalışma ödeneği talebinde bulunulması gibi tedbirler fesihten önce uygulanmalıdır.

 

Davalı işverenliğin vardiyaların kısılması, fazla çalışma ve genel tatil çalışmalarının azaltılması gibi tedbirlere başvurduğu anlaşılmakta ise de ücretsiz izin ve kısa çalışma uygulamalarına başvurmadığı anlaşılmıştır. Nitekim davalı taraf, bu uygulamaların işçinin zararına olacağını iddia ederek uygulanmadığını beyan etmektedir. Ancak, bir işçinin işini kaybetmesi anılan iki uygulamaya göre daha ağır bir durum olarak değerlendirilmiştir. İşveren bu iki uygulamayı da denemeli; fesihten önce tüm seçenek tedbirleri tüketmelidir.

 

Davacının iş akdinin feshinden sonra 2016 yılı ilk üç ayında davalı şirketin faaliyet gösterdiği sektörde üretim ve satış verilerinin olumlu yönde seyrettiği anlaşılmıştır. Davalı şirket iş akdine son verdiği işçilerden 31'ini iş akdinin feshinden yaklaşık 4 ay sonra siparişlerin karşılanması için işe davet etmiştir. Bu da göstermektedir ki davalı işveren kısa süreli çalışma ve ücretsiz izin uygulamalarının yanı sıra fazla çalışmaları tamamen kaldırmak, işçinin rızası ile çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak gibi uygulamalara ve örneğin işçilere kısmi süreli çalışma önerisi getirmek veya kısım kısım, gruplar halinde ücretsiz izin ya da mevcut veya ileriye dönük yıllık izinlerini kullandırmak gibi yollara başvursaydı, toplu işçi çıkarmanın önlenmesi ya da çıkarılacak işçi sayısının azaltılmasının mümkün olacağı değerlendirilmiştir.

 

Bu açıklamalar doğrultusunda davalı işverenin, davacının iş akdine son verirken feshin son çare olması ilkesine uygun davranmadığı kanaatine varılmıştır.

 

Tüm bu hususları gerekçesinde ayrıntılı olarak değerlendiren ve davanın kabulü ile feshin geçersizliğinin tespitine, davacının işe iadesine yönelik ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK Madde 353/1-b gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

 

2-) Alınması gereken 31.40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 29.20 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 2.20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

 

3-) İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

 

4-) Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

 

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren 8 gün içinde YARGITAY nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 26.01.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Bu sayfa 121 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor