YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İşçinin görevini yapmadığı ve bu nedenle şirketin idari ceza aldığı bir halde, işçiye öncesinde bir ihtar ve disiplin yaptırımı uygulanmadığından, feshin geçerli olmadığı ve işe iade davasının kabulü hk.

Karar Özeti

Dosya içeriğinden davacının daha önce. disiplin soruşturmasına uğramadığı, herhangi bir ihtar almadığı görülmekle atılı eylem nedeni ile davacının iş akdinin geçerli veya haklı nedenle feshi, eylemin ağırlığı ile orantılı olmadığından davacının işe iadesi yönündeki mahkeme kararı yerindedir

Karar

                                                                                                       

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

25. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2017/42

 

Karar Numarası: 2017/370

 

Karar Tarihi: 25.05.2017

 

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

 

Davacı vekili, davacı vekilinin 15/03/2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının davalı şirkette 03/08/2015 tarihinden itibaren insan kaynakları uzmanı olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin 16/02/2016 tarihli fesih bildirimiyle feshedildiği ve feshin haksız ve geçersiz olduğu müvekilinin İK müdüründen fazla mesailerin ödenmesi ile ilgili taleplerinin olduğunu, sonrasında iş akdi feshedilmeden insan kaynakları uzmanı arandığına dair S. cv de ilanın bulunduğunu, feshi haklı kılabilmek için müvekkilin usulen savunmasının alındığını müvekkilin İş Kanunu Madde 25 kapsamında bir davranışının olmadığı feshe son çare ilkesine uyulmadığı tüm bu nedenlerle yapılan feshin geçersizliğine işe iadesine boşta geçen süre için diğer haklarıyla beraber 4 aylık brüt ücretinin tahsiline işe iade kararına uyulmaması halinde davacının 8 aylık brüt ücret tutarında tazminatın ödenmesine yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin davalıya yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili, davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacının 03.08.2015 tarihinde İK uzmanı olarak işe alındığı kendisine yapacağı işle ilgili eğitimlerin verildiği, 12/02/2016 tarihli ilçe sağlık müd tarafından ruhsata esas denetiminde 19/01/2016 ve 20/01/2016 tarihinde işe başlayan iki sağlık çalışanının çalışma belgelerinin davacı tarafından hazırlanarak ruhsatlandırma birimine teslim edilmediğinin tespit edildiğini, şirketin bu nedenle idari para cezası tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, bu konuda davacıdan savunma istendiğini davacının bu konuda savunma yazısı sunduğu hastane disiplin kurulunda olay savunma v.b değerlendirildiğini oy birliği ile 4857 sayılı yasa 25/II (ı) bendi uyarınca iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini tüm bu nedenlerle davanın reddi talebi hususlarını belirtmiş davanın reddini talep etmiştir.

 

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

 

İlk derece mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiştir.

 

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

 

Hükmün, HMK'nın 297/c maddesinde belirtilenin aksine ne toplanan delilleri ne de delilerin tartışılması ve değerlendirilmesini kapsamadığını bu yönüyle açıkça usule aykırı bir biçimde hüküm kurulduğunu,

 

Davacının iş akdinin feshinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-ı maddesi uyarınca yapılmış olan haklı nedenle fesih olduğunu, davacının iş akdinin haklı nedenle feshedilmiş olduğunun gerek dosyaya sunulmuş olan deliller gerekse dinlenen tanık beyanları ile sabit olmasına rağmen yerel mahkemenin haklı ve yasal olmayan gerekçelerle davanın kabulüne ve davacının işe iadesine karar verdiğini,

 

12.02.2016 tarihinde İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ruhsata esas denetimde; 19.01.2016 tarihinde müvekkili şirkette çalışmaya başlayan Paramedik R. Ü. ile 20.01.2016 tarihinde müvekkili şirkette çalışmaya başlayan Acil Tıp Teknisyeni S. A.’un çalışma belgelerinin çıkartılabilmesi için gerekli belgelerin davacı tarafından hazırlanarak ruhsatlandırma birimine teslim edilmediğinin tespit edildiğini, işbu hata nedeniyle müvekkili şirketin idari para cezası tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, nitekim bu hususun, dosyada yer alan belgeler ve dinlenen tanık beyanları ile de sabit olduğunu,

 

Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin 19. maddesinde tabip ve tabip dışı personelin özel hastane kadrosunda çalışma belgesi düzenlenerek çalışabileceği ve yine aynı yönetmeliğin 66. maddesinin j bendinde özel hastanelerde, adlarına personel çalışma belgesi düzenlenmeyen tabip ve diğer sağlık personeli çalıştırılamayacağının düzenlendiğini, işbu yönetmelik maddelerine aykırılık halinde uygulanacak müeyyidelerin ise bahsi geçen yönetmeliğin ekinde yer alan “EK-2: Özel Hastane Müeyyide Formunda” düzenlendiğini, buna göre yukarıda bahsi geçen yönetmelik hükümlerine aykırılığın 1. tespitinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin binde biri oranında idari para cezası uygulanacağının belirtildiğini,

 

Feshe konu olay ile ilgili olarak 15.02.2016 tarihinde davacının bu konudaki savunmasının istendiği ve savunması alındıktan sonra 16.02.2016 tarihinde toplanan işyeri disiplin kurulunun, feshe konu olaya ilişkin tutanak ve davacının savunmasını birlikte değerlendirmesi sonucunda davacının verilen işi yerine getirmediği, kendi isteği veya savsaması nedeniyle işin güvenliğini tehlikeye düşürdüğü ve yapılan bu hatanın müvekkili şirketi yüksek tutarlarda idari para cezası riskine maruz bırakabilecek bir hata olması nedeniyle oybirliği ile 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/II maddesi uyarınca haklı nedenle feshedildiğini ve davacıya bu hususun 16.02.2016 tarihli fesih yazısı ile tebliğ edildiğini,

 

İşbu nedenlerle, davacının iş akdinin müvekkili şirket tarafından 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25/II maddesi (ı) bendinde düzenlenen “…İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi … ”uyarınca haklı nedenle feshedildiğini,

 

Feshe konu hükmün uygulanabilmesi için işin güvenliğinin “tehlike”ye düşmüş olmasının yeterli olduğunu dolayısıyla, işbu hüküm doğrultusunda iş akdinin haklı nedenle derhal feshedilmesi için yerel mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği gibi ortada bir zarar veya hasarın bulunmasının zorunlu olmadığını, nitekim, yargıtay 7. hukuk dairesi’nin 2014/2437 e., 2014/9758 k. sayılı ve 05.05.2014 tarihli kararının da bu doğrultuda olduğunu,

 

Bu nedenlerle, yukarıda yer alan Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere davacının, davada bahsi geçen iki personelin çalışma belgelerini zamanında düzenlememiş olması nedeniyle işin güvenliği tehlikeye düşmüş olup işbu tehlike, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-ı maddesi uyarınca müvekkili şirkete iş akdinin derhal feshi için haklı bir neden teşkil ettiğini, dolayısıyla, müvekkili şirkete idarece yaptırım uygulanmadığı ve herhangi bir zarar/hasar oluşmadığı gerekçesiyle, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,

 

Dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarından açıkça anlaşılacağı üzere davacının, özellikle sağlık personellerinin çalışma belgelerinin çıkartılması için gerekli belgelerin insan kaynakları birimi tarafından hazırlanması işinin ifa edilmesi görevi için işe alındığını, yapacağı iş ile ilgili detaylı olarak bilgilendirildiğini ve gerek teorik gerekse pratik olarak eğitimler kendisine verildiğini, kaldı ki ilgili çalışma belgelerinin düzenlenmesinin en fazla yarım saat sürecek nitelikte bir iş olduğunu dolayısıyla, davacının, özellikle çalışma belgelerinin düzenlenmesi için işe alınmış olup, bahsi geçen iş sadece davacının sorumluluğunda olduğunu,

 

Bu konuda yerel mahkeme tarafından her ne kadar işçinin müdürü olan insan kaynakları müdürünün de belirtilen işleri yapmadığı belirtilerek bu konudaki kontrol ve sorumluluğun yalnızca davacı işçiye yüklenmesinin eşitlik ve hakkaniyet ilkesi ile bağdaşır mahiyette olmadığı sonucuna varılmış ise de, esasen davacının sorumluluğunda olan ve basit nitelikteki bir işin davacı tarafından gerçekleştirilmeyerek işin güvenliğinin tehlikeye düşürülmüş olmasından dolayı İnsan Kaynakları Müdürünün de sorumlu tutularak ona da bir yaptırım uygulanması halinde asıl o zaman hakkaniyet ilkesine aykırılığın söz konusu olacağını kaldı ki; davacının görev ve sorumluluğunda olup da sırf kendi isteği ve savsaması yüzünden yapmadığı bir iş nedeniyle salt bu hususta müdürünün de sorumlu tutularak ona da bir yaptırım uygulanmamış olmasının davacının yaptığı eylemin işin güvenliğini tehlikeye düşürdüğü gerçeğini değiştirmediğini ve dolayısıyla davacının iş akdinin feshinin geçersiz olduğu sonucunu doğurmayacağını, bu nedenle yerel mahkemenin yasal ve haklı olmayan bu gerekçesinin de kabulünün mümkün Olmadığını,

 

4857 sayılı kanunun 25/II. Maddesi işverene “HAKLI NEDENLE DERHAL FESİH” imkanı tanıdığını, başka bir deyişle, işbu maddede yer alan nedenlerin varlığı halinde işveren, başkaca herhangi bir şart aranmaksızın iş akdini derhal feshetme imkanına sahip olduğunu bu itibarla, davacının iş akdinin de 4857 sayılı iş kanunun 25/ıı-ı maddesi gereğince haklı nedenle ve bildirimsiz feshedildiğini bu nedenle müvekkili şirketin feshe konu somut olayda davacı işçiyi uyarma gibi bir zorunluluğu bulunmadığı gibi, haklı nedenle derhal yapılan fesih işleminde feshin son çare olarak uygulanıp uygulanmadığına da bakılmayacağını, feshin son çare olarak uygulanıp uygulanmadığı hususunun 4857 sayılı iş kanunu’nun 18. maddesi gereğince iş sözleşmesinin işveren tarafından işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanılarak feshedilmesi halinde dikkate alınacak bir durum olduğunu, dolayısıyla yerel mahkemece müvekkili şirket tarafından yapılan feshin yanlış değerlendirilmiş ve sanki 18. maddeye göre geçerli nedenle yapılan fesih gibi kabul edilerek davacının işten çıkarılmasının feshin son çare olması ve hakkaniyet ilkeleri ile bağdaşmadığı sonucuna varıldığını, oysa tekrar etmek gerekirse davacının iş akdi 4857 sayılı iş kanunu’nun 25/ıı maddesi (ı) bendinde düzenlenen “…işçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi … ” uyarınca haklı nedenle yani davacının kendisinden kaynaklanan nedenle derhal feshedilmiş olup, davacının işten çıkarılmasının feshin son çare olması ve hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığı sonucuna varılamayacağını, salt iş hukuku’na hakim olan işçi lehine yorum ilkesi gereğince hem bilirkişi raporunda hem de yerel mahkeme kararında davacının iş akdinin feshinin yanlış değerlendirilerek yapılan feshin son çare ve hakkaniyet ilkesine uygun olmadığı sonucuna varıldığını bu nedenle yerel mahkeme kararının bu yönden de hatalı olup, kaldırılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının, kaldırılarak davanın esastan reddi’ne karar verilmesini talep etmiştir.

 

GEREKÇE:

 

Davacı tarafından açılmış olan dava, geçerli sebep olmaksızın iş sözleşmesinin feshi iddiasına dayalı işe iade davası olup, yasal dayanağı 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20 ve 21. maddeleridir.

 

Davanın yasal bir aylık sürede açıldığı görülmüştür.

 

4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/2. maddesine göre, feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşveren, ispat yükümlülüğünü yerine getirir iken; öncelikle feshin biçimsel koşullarına uyduğunu, daha sonra içerik yönünden fesih nedenlerinin geçerli olduğunu kanıtlamak zorundadır. İşçinin, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia etmesi ve bunu ispatlaması, işverenin geçerli fesihle ispat yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bunun yanında, fesih son çare olarak başvurulması gereken bir yol olup işçinin aynı işverene ait başka bir işyeri veya bölümde değerlendirme imkanı varsa, feshin geçerliliğinden söz edilmesi mümkün değildir.

 

Davacının iş akdi 12.02.2016 tarihinde İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen ruhsata esas denetimde tespit edildiği üzere; 19.01.2016 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başlayan Paramedik R. Ü. ile 20.01.2016 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başlayan Acil Tıp Teknisyeni S. A.’un çalışma belgelerinin çıkartılabilmesi için gerekli belgelerin davacı tarafından hazırlanarak ruhsatlandırma birimine teslim edilmemesi nedeni ile davalı şirketin idari para cezası tehlikesi ile karşı karşıya kaldığından bahisle iş kanunun 25/2-I maddesi “…İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi … ” gerekçesi ile fesh edildiği anlaşılmıştır.

 

Mahkeme kararının gerekçesi dikkate alındığında HMK'nın 297. Maddesinde belirlenen hususları taşıdığı anlaşılmakla davalı itirazına iştirak edilmemiştir.

 

Davacının iş akdi iş kanunun i 25/2-I maddesi “…İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi … ” gerekçesi ile fesh edilmiştir.

 

4857 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (II) numaralı bendinin (ı) alt bendinde, işçinin isteği ile ya da işini ihmal etmesi sonucu işyerindeki işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi hali işverenin haklı fesih nedenleri arasında gösterilmiştir.

 

Getirilen düzenleme iş güvenliğine yönelik olup, işçi sağlığı ve güvenliğini korumaya yönelik titizlikle uyulması gereken kurallardır.

 

Feshe konu olan olay ise iş güvenliği ile ilgili değildir.

 

Davacının eylemi yapmakla ödevli bulunduğu görevi yapmama olarak değerlendirilebilirse de İş Kanununun 25/2-h maddesinde düzenlenen " işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatılmasına rağmen yapmamakta ısrar etmesi" fesih sebebinin uygulanabilmesi için davacıya hatırlatılmasına rağmen görevini davacının yapmamakta ısrar etmesi gerekmekte olup davacıya bu konuda yapılmış bir ihtar bulunmamaktadır.

 

Dosya içeriğinden davacının daha önce disiplin soruşturmasına uğramadığı, herhangi bir ihtar almadığı görülmekle atılı eylem nedeni ile davacının iş akdinin geçerli veya haklı nedenle feshi, eylemin ağırlığı ile orantılı olmadığından davacının işe iadesi yönündeki mahkeme kararı yerindedir.

 

Bu açıklamalar sonucunda dosya kapsamı, delil durumu, davalı tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında da mahkemenin vaka ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK Madde 353/1-b gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

 

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

 

1-)Davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,

 

2-)Alınması gereken 31,40 TL istinaf karar harcından davalı tarafından yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 2,20 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,

 

3-)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

 

4-)Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

 

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren 8 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere 25/05/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Bu sayfa 91 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor