YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İşçinin tüm haklarından feragat ederek iş sözleşmesini sonlandırılmasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğu hk

Karar Özeti

İşçinin tüm haklarından feragat ederek iş sözleşmesini sonlandırılmasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğu hk

Karar

 

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

26. HUKUK DAİRESİ

 

 

Esas Numarası: 2017/2369

 

Karar Numarası: 2018/597

 

Karar Tarihi: 03.04.2018

 

Mahalli Mahkemesinden verilen karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla yapılan ön inceleme sonunda;

 

Gereği düşünüldü:

 

 

Dava; Feshin geçersizliği ile işe iade ve buna bağlı mali haklara ilişkindir.

 

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 01/05/2011-01/12/2016 tarihleri arasında Sarıyer Belediyesi Başkanlığının alt işverenliklerinde şoför olarak çalıştığını,en son çalıştığı alt işverenin S.. Tur. Otom. Pet. Ürün. İnş. Ltd. Şti. olduğunu, aylık net 2.500,00 TL ücret aldığını, 494,00 TL yol ve yemek ücreti aldığını, davalı işveren ve alt işveren şirket yetkilileri bir takım haksız isnatlarda bulunarak davacıya zorla istifa dilekçesi imzalattıklarını, istifa dilekçesini imzalaması halinde kısa bir süre sonra tekrar işe alınacağını, davacının iradesi dışında zorla imzalatılan istifa dilekçesine itibar edilmemesi gerektiğini belirterek; işveren feshinin geçersizliği ile davacının işe iadesine ve buna bağlı mali haklara karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı S.. Tur. Otom. Pet. Ürün. İnş. Ltd. Şti. vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davacıya istifa dilekçesini zorla imzalatılmadığını, davacının hırsızlık yaptığı konusunda şirketlerine müşteri tarafından sözlü şikayette bulunulduğunu, bu şikayet değerlendirilip işlem yapmaya fırsat kalmadan davacı 01/12/2016 tarihinde Sarıyer Belediyesi Başkanlığına istifa dilekçesi verdiğini, davacı hırsızlık ile ilgili işlem yapılmasından ve şikayette bulunulmasından kurtulmak amacıyla istifa ettiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.

 

Davalı Sarıyer Belediyesi Başkanlığı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; davada taraf olarak sıfatlarının bulunmadığını, bu nedenle husumet yönünden reddi gerektiğini, davacı ile belediye arasında imzalanan bir iş sözleşmesinin bulunmadığını, hizmet sözleşmesi davacı ile yüklenici olan davalı şirket arasında imzalandığını, davacının iadesinden davalı şirketin sorumlu olduğunu belirterek; davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece; "Davalı tarafça dosyaya sunulan el yazısı ile yazılmış 01/12/2016 tarihli istifa dilekçesine karşı davacı işçinin imza veya yazının kendisine ait olmadığına ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığı, sadece istifa dilekçesini baskı altında verdiğini iddia ettiği, bu iddiasını ispata yönelik tanık delilline başvurduğu, ancak davacı tanığı A..'in de davacı işçi gibi istifa dilekçesi ile işten ayrıldığı, davalılar aleyhine işçilik alacakları için dava açtığı ve davalılarla husumetli olduğu, bu nedenle husumetli davacı tanığının beyanlarının tek başına delil olarak kabul edilemeyeceği, davacı işçinin baskı altında istifa dilekçesi verdiğini ispata yönelik başka bir delil ibraz edemediği, davacının yaşı ve kıdemi itibariyle istifa dilekçesinin ne anlama geldiğini bilebilecek durumda olduğu," gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

 

Davacı vekili istinaf sebepleri olarak; yerel mahkemece davanın kabulüne ve davacının işe iadesine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, dava dilekçesinde de ayrıntılı olarak izah ettikleri üzere davalı asıl işveren ve alt işveren şirket yetkililerinin bir takım haksız isnatlarda bulunarak davacıya zorla istifa dilekçesi imzalattıklarını, davacının tehditler ve psikolojik baskılar üzerine istifa dilekçesi imzalamak zorunda kaldığını, davacıya iradesi dışında zorla imzalatılan istifa dilekçesine itibar edilmesinin doğru olmadığını, davacının davalıların tehdit ve baskılarından kurtulur kurtulmaz derhal noter kanalı ile ihtarname göndererek feshin zorla ve tehditle imzalatıldığını ve iradesi sakatlandığından feshin hukuki sonuç doğurmayacağını açık ve net bir şekilde belirttiğini, mahkemece yeminli olarak ifadesine başvurulan davacı tanık beyanlarına itibar edilmediğini, dinletmiş oldukları tanığında davacı ile aynı gün aynı psikolojik baskılara ve tehditlere maruz kalarak istifa dilekçesi imzalamak zorunda bırakılmış olduğunu, buna rağmen davacının beyanlarına itibar edilmeyerek verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.

 

Gerekçe;

 

Davalı vekili istinaf aşamasında dosyaya sunduğu beyan dilekçesinde, davacının vefat ettiğini bildirmiştir.

 

Dairemizce UYAP kayıtlarından dosya içerisine alınan Nüfus kayıt bilgilerinden, davacı vekili tarafından dosyaya süresinde istinaf dilekçesi sunulduktan sonra istinaf aşamasında davacının 28/08/2017 tarihinde vefat ettiği anlaşılmış ve davacının nüfus kayıtlarından tespit edilen mirasçısı kızı M. S.'a usulüne uygun tebligat yapılmıştır.

 

Davacı vekili tarafından davacının vefatından önce süresinde istinaf dilekçesinin sunulmuş olduğu dikkate alındığında, HMK'nun 353 ve 355. maddeleri uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davacı tarafın istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

 

İş Kanunu 14. maddesi gereğince, işçinin ölümü halinde kıdem tazminatı kanuni mirasçılarına ödenir.

 

Türk Medeni Kanunu 599. maddesine göre kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun

gereğince kazanırlar.

 

Davacı işçi davayı açmakla işe iade iradesini ortaya koymuştur. Amaç, işe iade edilmek ve edilmemesi halinde İş Yasası 21. maddesinde ön görülen haklardan yararlanmaktır.

 

4857 sayılı Kanun uyarınca işverence yapılan feshin geçersizliği ve işe iadenin geçerlilik kazanabilmesi için işçinin yasal süre içinde işe işe başlatılma isteği ile işverene

başvurması gerekir. Başvuru koşulu yerine geldiği takdirde fesih geçersiz hale gelir. Ancak işçinin işe başlaması için işverenin başvurudan itibaren bir ay içinde onu işe başlatması beklenir. İşveren işçiyi mutlak biçimde işe başlatmak zorunda değildir. Kanun işverene seçimlik hak tanıyarak, işçiyi çalıştırma veya maktu bir tazminat ödeyerek sözleşmeyi sona erdirme imkanı tanımaktadır.

 

4857 sayılı İş Kanunu 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen dört aya kadar boşta geçen süreye ilişkin ücret ve diğer haklar işverenin işe başlatma veya başlatmamaya bağlı bir sonuç değildir.

 

Ölüm olgusu hukuki ilişkide aleyhe yorumlanmamalıdır. İşçe ölmeseydi ne tür davranışına üstünlük tanınacak idiyse, öngörülen bu davranışına hukuki sonuç bağlanmalıdır. Ayrıca bir yasa yorumlanırken yasanın konuluş amacı dikkate alınmalıdır. Yasadaki işe iade hükümleri işçinin işe iadesini amaçlamıştır. Ölüm olaylarına nasıl bir sonuç bağlayacağı yasada belirtilmediğinden bu boşluğu doldurmak yargıcın görevidir.(TMK m.1/II) Yargıç burada kanun koyucu gibi davranmalıdır.

 

Geçerli nedene dayanmayan feshin tespiti ile yetinilmesi, ölen işçinin mirasçıları yönünden hiçbir imkan sağlamayacaktır. Konunun, sosyal güvenlik haklarını da ilgilendirdiği tartışmasızdır. Dört aya kadar ücret ve diğer haklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumuna prim yatırılması ve ölen işçinin mirasçılarının buna göre sosyal güvenlik haklarından yararlanması gerekir. Aksinin kabulü halinde geçerli nedene dayanmayan feshin tespiti ile yetinilmesi, ölen işçinin mirasçıları yönünden hiçbir imkan sağlamayacaktır.

 

Davacı işe iade davasını açarken feshin geçerli bir nedene dayanmadığını iddia etmiştir. Geçersiz bir fesih var ise ölüm tarihine kadarki boşta geçen süre ücretine yasal dört aylık sınırlama dikkate alınarak hükmetmelidir. Böyle bir sonuç genel olarak yasanın amacına da uygundur. Aksi halde işverenin haksız davranışı işçinin ölümü nedeni ile karşılıksız kalmaktadır. Bu durum da adalet duygusunu incitir. (Yargıtay 9. H.D. 15/09/2009 tarihli 2009/21710 Esas 2009/22886 Karar sayılı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16/09/2015 tarihli 2013/22-2309 E. 2015/1761 K. Sayılı ilamı)

 

Dosya içeriği ile, davacı işçinin davalı Sarıyer Belediye Başkanlığı'na hitaben yazdığı 01/12/2016 tarihli dilekçe ile, kendi isteği ile tüm haklarını alarak istifa ettiğini belirttiği ve daha sonra Beyoğlu 57. Noterliği'nin 07/12/2016 tarihli ve 25727 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davacı işçi tarafından davalı işverenlere gönderilen ihtarnamede, 01/12/2016 tarihinde hiç bir gerekçe gösterilmeksizin zorla istifa dilekçesi imzalatıldığının, asıl işveren olan belediye'nin fen işleri müdürü tarafından işyerinden çıkışının yapılacağı nedeni ile istifa dilekçesi imzalaması gerektiğinin, kısa bir süre sonra tekrar işe alınacağının, eğer evrakları imzalamazsa hiç bir surette belediyede çalışamayacağının söylenerek iş akdinin asıl işveren belediye başkanlığı tarafından haksız ve geçersiz olarak sona erdirildiğinin belirtildiği görülmektedir.

 

Davalı S.. Turizm Otomobil Petrol Ürünleri Ltd. Şti. tarafından davacı işçiye gönderilen Beşiktaş 25. Noterliği'nin 14/12/2016 tarihli 35553 sayılı ihtarnamesi ile, Sarıyer Belediye Başkanlığı'na yazılan dilekçede kendi isteği ile işten ayrıldığının şirkete bildirildiği ve belediye tarafından gönderilen yazı üzerine sözleşmenin feshedildiği ve gerekli bildirimlerin yapıldığı belirtilmiştir.

 

Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; davacının hırsızlık yaptığı konusunda şirkete müşteri tarafından sözlü şikayette bulunulduğu, şirket tarafından şikayet değerlendirilmeden davacının belediyeye istifa dilekçesi verdiğini beyan etmiştir.

 

Davacı tanığı, davalı ile birlikte çalıştıklarını ve davacı ile aynı tarihte belediye fen işleri müdürünün odasına çağrılarak, haklarının verileceği ve sonrasında başka bir birimde işe alınacakları söylenerek istifa etmelerinin istendiğini, sürekli başka birimlere kaydırmalar olduğu için dilekçeyi imzaladıklarını, ancak daha sonra tekrar işe alınmadıklarını, davacının işten ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığını beyan etmiştir.

 

Somut uyuşmazlıkta; davalı işveren davacının istifa ederek işten ayrıldığını iddia etmektedir. Tanık anlatımından davacının işten ayrılmak gibi bir niyetinin olmadığı, asıl işveren belediyenin başka bir birimde görevlendirileceğini ve istifa dilekçesi vermesi gerektiğini, tüm haklarının da ödeneceğini söylemesi üzerine dilekçe verdiği ifade edilmiştir. Davacının söz konusu dilekçeden 5 gün sonra davalı işverenlere gönderdiği ihtarnamede de aynı şekilde baskı ile istifa dilekçesi yazdığı belirtilmektedir. Davalı şirket vekili davacı hakkında şikayet olduğunu ve davacının istifa dilekçesi verdiğini ileri sürmüşse de, dosya kapsamı ile davacı hakkında şikayet olduğuna ve olumsuz tavır ve davranışlar içinde bulunduğuna ilişkin somut bilgi ve belge de yoktur. Kaldı ki, davalı şirket davacının gönderdiği ihtarnameye karşılık gönderdiği ihtarnamede Sarıyer Belediye Başkanlığından gönderilen yazı üzerine sözleşmesinin feshedildiğini belirtmiştir. Davacı işçinin işyerindeki kıdemi de dikkate alındığında ortada bir sebep yokken tüm yasal haklarından vazgeçecek şekilde istifa etmesinin olanaklı olmadığı, davacı tanığının davalı işverenler aleyhine dava açmış olmasının tek başına tanıklığını değersiz kılmayacağı gibi, dosya içeriği, davalı tarafın cevap dilekçesinde bildirdiği hususa ilişkin somut delil bulunmamış olması da dikkate alındığında davacının iddiasının tüm dosya içeriği ile doğrulandığı, istifa dilekçesinin davacının gerçek iradesini yansıtmadığı ve geçerli bir istifa dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği, davalı işveren tarafından davacının iş akdine ortada haklı ve geçerli bir neden olmadan son verildiği, mahkemenin hatalı değerlendirme ile davanın reddine ilişkin kararının doğru olmadığı ve davacı tarafın istinaf itirazlarının yerinde olduğu anlaşılmıştır.

 

Bu durumda, davacı işçi istinaf aşamasında vefat etmiş olduğundan işe iade ve işe başlatmama tazminatları yönünden açılan dava konusuz kaldığından bu talepler yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, ancak iş akdi feshi haklı ve geçerli nedene dayanmadığından ve yukarıda açıklanan gerekçelerle 4857 sayılı İş Kanunu 21/3 maddesindeki düzenleme gereğince 4 aylık boşta geçen ücret alacağına ilişkin hakları mirasçılarına geçeceğinden bu yönden hüküm kurularak yeniden karar verilmiştir.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı tarafın istinaf itirazlarının yerinde olduğu, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak delillerin toplanmış olmasına göre yerel mahkemesine gönderilmeksizin dosya üzerinden Dairemizce yeniden karar verilebileceği sonucuna varıldığından mahkeme kararının ortadan kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasının doğru olacağına dair inceleyen üye hakimin görüşü heyetçe de benimsenerek Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-Davacı tarafın istinaf sebepleri yerinde olup, mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, ancak mevcut delil durumuna göre dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine ihtiyaç olmadığı anlaşıldığından, HMK'nun 353/1-b.2 maddesi uyarınca İstanbul 6. İş Mahkemesi'nin 14/06/2017 tarih ve 2016/655 Esas, 2017/326 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,

 

2-Davanın kısmen Kabulüne,

 

-Davacının iş akdinin feshinin geçersizliğine,

 

-Davacı vefat etmiş olduğundan işe iade ve işe başlatmama tazminatları yönünden açılan dava konusuz kaldığından bu talepler yönünden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

 

-4857 sayılı İş Kanunun 21/3 maddesindeki düzenleme gereğince kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık boşta geçen ücret alacağı ve diğer haklardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun tespitine,

 

-Karar tarihine göre alınması gerekli 35,90 TL karar ilam harcından davacı tarafça başlangıçta peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL eksik harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına, davacının peşin yatırdığı 29,20 TL harcında davalılardan alınarak davacı tarafa ödenmesine,

 

-Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan tarife uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa ödenmesine,

 

-Davacı tarafından mahkeme ve istinaf safahatında yapılan toplam 234,30 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacı tarafa ödenmesine,

 

-Varsa arta kalan gider avanslarının talepleri halinde taraflara iadesine,

 

3-Davacı tarafın istinaf başvurusu yerinde görüldüğünden istinaf harçlarının talebi halinde kendilerine iadesine,

 

-İstinaf incelemesi duruşma açılmaksızın dosya üzerinden neticelendirildiğinden davacı lehine istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

 

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı yasanın geçici 4.maddesi dikkate alınarak tebliğden itibaren 8 günlük süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 03.04.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Bu sayfa 272 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor