YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İşçinin ödenmeyen fazla mesai ücret alacakları nedeni ile iş akdini haklı nedenle feshedebileceği ve bu durumda kıdem tazminatına hak kazanacağı hk.

Karar Özeti

Davacının fazla mesai ücret alacaklarının ödenmemesi nedeni ile iş akdini feshettiğini davalı işverene gönderdiği 25/12/2015 tarihli 050314 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bildirdiği, dosya kapsamı ile ödenmeyen fazla mesai ücret alacaklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. İş Yasası 24/II e bendi gereğince, işveren tarafından işçinin ücretinin kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilip ödenmemesi işçiye iş akdini haklı nedenle feshetme imkanı verir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödeme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24/II e bendinde söz edilen ücret geniş anlamda ücret olarak fazla mesai, genel tatil gibi alacaklarının da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir. (Yargıtay 9. H.D. 16/07/2008 gün ve 2007/22062 E 2008/16398 K) Bu durumda davacının ödenmeyen fazla mesai ücret alacakları nedeni ile iş akdini haklı nedenle feshettiği, kıdem tazminatına hak kazandığı, davalı vekili tanıkların bu konuda görgüye dayalı bir bilgileri olmamasına rağmen bu hususun dikkate alınmadığını ileri sürmüşse de, iş akdinin feshinde dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirildiği, davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Karar

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

26. HUKUK DAİRESİ

 

 

Esas Numarası: 2017/1744

 

Karar Numarası: 2018/910

 

Karar Tarihi: 31.05.2018

 

Mahalli mahkemesinden verilen karara karşı davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olmakla;

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava; Bir kısım işçilik alacaklarının tahsiline ilişkindir.

 

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 24.11.2012 tarihinden itibaren davalı şirkete ait işyerinde çalışmaya başladığını, almış olduğu son ücretin 1.615 TL olduğunu, işyerinde günlük bir öğün yemek verildiği, ulaşımın servis yardımıyla sağlandığı, davacının işe girdiği tarihten Mayıs 2015 tarihine kadar haftanın altı günü 08:30- 18:00 saatleri arası çalıştığını, bu dönemde işler yoğun olduğundan haftada ortalama 4 gün 21:30 a kadar çalıştığını, Mayıs 2015 tarihinden sonra işyerinin vardiya sistemine geçtiğini, davacının bu dönemde haftanın altı günü bir hafta 07:00-16:00, bir hafta ise 16:00-01:00 saatleri arası çalıştığını, bu dönemde de işler yoğun olduğundan davacının haftada ortalama 3 gün gündüz vardiyasında ortalama saat 18:00, akşam vardiyasında ise ortalama saat 03:00 a kadar çalıştığını, işyerinde denk1eştirme sistemi uygulanacağını ve yapılan fazla çalışmaların karşılığının izin olarak kullandırılacağının söylenmiş ise de davacının 2012 ve 2013 yıllarında yaptığı fazla çalışmaların iznini kullanmadığı gibi ücretinin de ödenmediğini, 2014 ve 2015 yıllarında ise yaptığı fazla çalışmaların karşılığı olarak toplam 30 gün izin kullandığını, bu yıllarda kalan izinlerini kullanmadığı gibi ücretinin de ödenmediğini, 4857 sayılı Yasanın 57. Maddesi uyarınca yıllık izin dönemine ilişkin ücretin yıllık izne başlamadan evvel peşin olarak ödenmesi gerekir iken yıllık izne ayrıldığı dönemlerde davacıya bu ücretinin peşin olarak ödenmediğini, bu sebeplerle davacının 25.12.2015 tarihli ihtarname ile iş akdini haklı nedenlerle feshettiğini belirterek; ödenmeyen dava konusu işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

 

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin, HMK'nın 119. maddesinde sayılan unsurları içermediğini, davacının 24.11.2012 tarihinden iş akdinin sonlandırıldığı 25.12.2015 tarihine kadar davalı işverenlik bünyesinde en son sektör /iç taşıyıcı olarak çalıştığını, iş akdini fesihte davacının herhangi bir haklı nedeni bulunmadığını, yapılan çalışmaların denkleştirme esasına uygun olarak belirlendiğini, davalı ile davacı arasında imzalanmış olan hizmet sözleşmesine göre sözleşme kapsamında işçinin yerine getirdiği tüm hizmetlere karşı alacağı ücret miktarı içerisinde fazla sürelerle çalışma, fazla çalışma, çalışılan genel tatil ve hafta tatili günlerine ait ücretlerini de dahil olduğunun belirtildiği, Aralık 2015 maaşı ile birlikte yıllık izin alacağına ilişkin olarak ödeme yapıldığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece; Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

 

Mahkeme kararına karşı yasal süresinde davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

 

Davalı vekili istinaf sebepleri olarak; yerel mahkemece davacının işe iade talepli davasının kabulüne karar verilesinin hatalı olduğunu, yine kararın hüküm fıkrası ile gerekçeli karar arasındaki bağlantıların somut olaylarla verilen karar arasındaki mantıksal ve hukuksal bağlar kurulmamadan karar verildiğini, davacının iş akdinin haklı neden olmaksızın istifa iradesi ile sonlandırdığını, davanın kabulü yönündeki hatalı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tahkikat aşamasında aldırılan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmayıp fahiş hatalar içerdiğini, yerel mahkemece bu itirazlarının da hiç bir şekilde dikkate alınmadan ve değerlendirilmeden doğrudan raporun hükme esas alındığını, davacının iş akdinin kendisi tarafından istifa yoluyla sonlandırılmış olup yerel mahkemece istifa iradesi göz ardı edilerek kıdem tazminatı hakedişi yönünde hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu, davacı işçinin müvekkili işverenlikten herhangi bir fazla mesai ücreti hak edişinin söz konusu olmadığını, müvekkili işverenlik nezdinde yapılan çalışmaların davacı işçi ile müvekkili işverenlik arasında akdedilen "Hizmet Sözleşmesi"nde de belirtildiği üzere, yapılan çalışmaların vardiya usulüne tabii olup çalışma saatlerinin denkleştirme esasına göre olarak düzenlendiğini, fazla çalışma yaptığını ispatla mükellef olan davacı işçinin bu haksız iddialarına ilişkin dosyasına herhangi bir somut delil ibraz edemediğini, müvekkili işverenlik nezdinde sürekli bir fazla çalışma yapılmasının söz konusu olmadığı gibi davacı ve tanıklarının iddia ettiği şekilde bir çalışma düzeninin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının fazla çalışmaya ilişkin iddialarını hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydı ile davacı tarafından yapılan fazla mesai varsa dahi bunlara ilişkin ücretin davacıya ödenen primlerden mahsup edilmesi gerekmekte iken yerel mahkemece hiç dikkate alınmaksızın karar verildiğini belirterek; yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep ettiklerini bildirmiştir.

 

Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.

 

Gerekçe;

 

HMK'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

 

Dosya kapsamı ile; davacının davalı işyerinde 24/11/2012-25/12/2015 tarihleri arasında iç taşıyıcı olarak çalıştığı anlaşılmıştır.

 

Davalı vekili davacının istifa ederek işten ayrıldığını, kıdem tazminatına hak kazanmadığını ileri sürmüştür.

 

Davacının fazla mesai ücret alacaklarının ödenmemesi nedeni ile iş akdini feshettiğini davalı işverene gönderdiği 25/12/2015 tarihli 050314 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile bildirdiği, dosya kapsamı ile ödenmeyen fazla mesai ücret alacaklarının bulunduğu anlaşılmaktadır. İş Yasası 24/II e bendi gereğince, işveren tarafından işçinin ücretinin kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilip ödenmemesi işçiye iş akdini haklı nedenle feshetme imkanı verir. Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödeme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24/II e bendinde söz edilen ücret geniş anlamda ücret olarak fazla mesai, genel tatil gibi alacaklarının da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir. (Yargıtay 9. H.D. 16/07/2008 gün ve 2007/22062 E 2008/16398 K) Bu durumda davacının ödenmeyen fazla mesai ücret alacakları nedeni ile iş akdini haklı nedenle feshettiği, kıdem tazminatına hak kazandığı, davalı vekili tanıkların bu konuda görgüye dayalı bir bilgileri olmamasına rağmen bu hususun dikkate alınmadığını ileri sürmüşse de, iş akdinin feshinde dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirildiği, davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Davalı vekili bilirkişi raporunda davacının giydirilmiş ücretinin hatalı hesaplandığını ileri sürmüşse de; bilirkişi raporunda davacının bordrolarda tahakkuk eden ücreti dikkate alınarak davacı tarafın dilekçesinde işyerinde yemek ve servis sosyal haklardan yararlandığını iddia ettiğinden kıdem tazminatına giydirilmiş ücret hesabında alternatifli hesaplama yapıldığı, dosyada davacının yemek ve servis sosyal haklardan faydalandığına ilişkin somut delil bulunmadığı gibi davacı tarafça da bilirkişi raporunda yemek ve servis sosyal hakkı bulunmadığının kabulüne göre yapılan hesaplama doğrultusunda davasını ıslah ettiği ve hükme esas bilirkişi raporunda bu yönde yapılan hesaplamanın dosyadaki belgelere uygun olduğu, davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Davalı vekili davacının fazla mesai ücret alacağına hak kazanmadığını ileri sürmüştür.

 

Fazla çalışma yapıldığı ispat yükü iddiada bulunan işçiye ait olup bu konuda işyeri giriş-çıkış ve puantaj kayıtlarının yazılı delil niteliğinde olduğu, fazla çalışmanın bu tür belgelerle kanıtlanmaması halinde tanık beyanlarıyla sonuca gidilebileceği, ancak dinlenen tanıkların davacı ile aynı işyerinde çalışan, çalışma gün ve saatlerini bilen kişiler olması gerektiği ve tanık beyanlarının sadece birlikte çalıştığı dönem için fazla çalışmayı ispatlayabileceği, taraflarla husumet içinde olan tanık beyanları dikkate alınarak tespit yapılmaması gerektiği yerleşik Yargıtay uygulamasıdır.

 

Dosya içeriğinde çalışma düzenine ve süresine ilişkin yazılı belge olmaması nedeniyle davacının haftalık çalışma süresinin tanık beyanlarına göre belirleneceği ve davalı işyerinde davacı ile aynı dönemlerde çalıştığı anlaşılan dinlenen davacı tanıklarının beyanı ve davalı tanık anlatımları bir arada değerlendirildiğinde davacının haftalık 45 saati aşan fazla mesaisinin bulunduğu, ayrıca taraflarca imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinde fazla mesai ücretinin aylık ücrete dahil olduğuna ilişkin düzenleme bulunduğundan ve yerleşik Yargıtay kararları gereğince bu hükümler yıllık 270 saatle sınırlı olmak üzere geçerli kabul edileceğinden, buna göre hükme esas bilirkişi raporunda bu husus dikkate alınarak ve dava dilekçesinde davacının 2014-2015 döneminde yaptığı fazla çalışmaların karşılığı olarak 30 gün serbest zaman kullandığını kabul ettiğinden bu dönem ve bordrolarda zamlı fazla mesai ücreti tahakkuku yer alan 2015 Ağustos ayı da hesap dışı tutularak yapılan hesaplamaların dosya içeriğine uygun olduğu, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Davalı vekili, davacı tarafından yapılan fazla mesai varsa bunlara ilişkin ücretin davacıya ödenen primlerden mahsup edilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de, dosyada davalı tarafça davacıya prim ödemesi yapıldığına ilişkin bir iddia bulunmadığı gibi bu yönde tanık beyanı ve somut belge de olmadığı, bordrolarda da pirim ödemesi yapıldığına ilişkin kayıt bulunmadığı ve davalı tarafın bu yöndeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiğine dair dosyayı inceleyen üye hakimin görüşü dairemizce de benimsenerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

 

2-Alınması gerekli 699,16 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 174,79 TL harcın mahsubu ile bakiye 574,37 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,

 

3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,

 

4-İstinaf incelemesi duruşma açılmaksızın dosya üzerinden neticelendirildiğinden davacı lehine istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

 

5-Kararın tebliği ile harç tahsil müzekkeresi yazılması işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,

 

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6763 SK. 'nun 42. maddesi ile değişik 6100 s. HMK 'nun 362/1-a ve aynı Kanunun 5. maddesi ile değişik 5521 s. İMK'nun 8/1. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 31/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 94 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor