YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

İşçinin ödenecek destekten yoksun kalma tazminatında zamanaşımı kaç yıldır?

Karar Özeti

6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin maddi tazminat davalarının dayanağına 53.maddesinde yer vermiştir. 818 sayılı Borçlar Yasasının 45. maddesi içeriğine göre, maddedeki dilin sadeleştirilmesi dışında bir değişiklik yoktur. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasasında, eski Yasanın 332. maddesine karşılık gelmek üzere 417. maddeye yer verilmiştir. Özetle; işveren işçinin sağlığını korumak için İş Yasasının 77. maddesinde sayılan önlemlere benzer önlemleri almak durumundadır. İşçinin, işverenin gerekli önlemleri almaması sonucu ölmesi durumunda, işçinin desteğinden yoksun kalanların tazminat davaları, sözleşmeye aykırılıktan doğan tazminat davalarındaki sorumluluk hükümlerine tabi olacaktır. Madde gerekçesinde, sözleşmeye aykırılık nedeniyle tabi olunan zamanaşımı süresinden (yeni Yasanın 145. maddesine göre 10 yıl) haksahiplerinin de yararlanmalarının amaçlandığı açıklanmıştır.

Karar

 

İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

 

26. HUKUK DAİRESİ

 

Esas Numarası: 2017/1140

 

Karar Numarası: 2018/297

 

Karar Tarihi: 20.02.2018

 

Mahalli Mahkemesinden verilen karara karşı davacılar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuş ve dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla;

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Dava; İş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat alacaklarına ilişkindir.

 

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların çocukları olan M. Y.'ın 28.08.2007 tarihli trafik kazasında(işkazası) vefat ettiğini, iş için seyahat halinde iken kazanın meydana geldiğini, davacıların tek erkek çocuklarını kaybettiklerini, hayat boyunca bu evlatlarının desteğinden yoksun kalacaklarını, trafik kazasının iş kazası olduğunu ve davalı işveren ve araç sürücüsünün % 100 kusurlu olduğunu, Gerede Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/142 E. sayılı ceza dosyasından ve gerekse Bakırköy 9. İş Mahkemesinin 2008/151 E.s ayılı dava dosyasından verilen kesinleşmiş kararlarla sabit olduğunu belirterek, davacılar Ş. Y. için 1000 TL maddi tazminat ve N. Y. için 1000 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

 

Davalı ........ Tekstil Ayakkabı San. ve Tic. A.Ş. cevap dilekçesinde özetle: zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davanın süresi içinde açılmadığını, davacılar ile davalı şirket arasında Sulh ve İbra protokolü olduğunu, bu protokole göre tarafların maddi ve manevi tazminat alacaklarının bulunmadığını kabul etmekle birlikte müvekkilini ibra ettiklerini, buna göre davanın esastan reddinin gerektiğini, bahse konu trafik kazasının 28.07.2007 tarihinde meydana geldiğini, aradan 9 yıl geçtiğini, bunca zaman beklendikten sonra açılan bu davanın amacının, ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı olmadığını belirterek; davanın reddini savunmuştur.

 

Davalı ........ Sigorta A.Ş. cevap dilekçesinde özetle: davalı şirket Trafik Sigortası Genel Şartları çerçevesinde poliçe üzerinde yazılı azami teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere sorumlu olduğunu ve poliçe limiti dahilinde tüm sorumluluklarını yerine getirdiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.

 

Mahkemece; davacıların maddi tazminat talep edebilmeleri için müteveffanın desteğinden faydalanmalarının desteksen yoksun kalınması nedeni ile, SGK' ya müracaat ile destekten yoksun kalınma nedeni ile, hak sahibi olduklarının belirlenerek gelir bağlanmış olmasının zorunlu olduğu, davacıların destekten yoksun kaldıklarını ve iş kazası sonucu oğullarının ölümü nedeni ile hak sahibi olduklarının belirlenmediği ve bu yönde davacıların bir talebi de bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

 

Davacılar vekili istinaf sebepleri olarak; davacılara SGK tarafından destekten yoksunluk nedeni ile hak sahibi olduklarının belirlenerek gelir bağlanmasının zorunlu olduğu gerekçesiyle davanın reddi yönündeki yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, İş Hukukunun alanı dışında genel hükümlere göre karar vermeye görevli Asliye Hukuk Mahkemesine dosyanın görevsizlik kararı verilerek gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde red kararı verilmesinin yasal olmadığını belirterek; mahkeme kararının kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

 

Mahkemece dosyaya toplanan deliller incelenmiştir.

 

Gerekçe;

 

HMK'nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık halleri dışında taraflarca ileriye sürülmemiş sebepler inceleme konusu yapılamayacağından davacılar vekilinin istinaf başvuru dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

 

Davacılar vekili, davayı genel hükümlere göre trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksunluk tazminatı talebi ile açtıklarını, bu nedenle dosyanın görevsizlik kararı verilerek, genel hükümlere göre karar verilmesi için Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesi gerektiğini istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür.

 

Dava dilekçesinde; davacıların müşterek çocuklarının trafik kazasında, iş kazası sonucu vefat ettiği ve trafik kazasının iş kazası olduğunun önceki yargılamalar sonucu sabit olduğu ve iş kazasında çocuklarının ölmesi nedeni ile, evlatlarının desteğinden yoksun kaldıkları belirtilerek destekten yoksun kalma tazminat talebinde bulunulmuştur.

 

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm halinde, hak sahibi olan eş, çocuklar, ana ve baba destekten yoksun kaldıklarından 818 sayılı Borçlar Yasasının 45/2. ve 332/2. maddelerine göre maddi zararlarının giderilmesini isteyebilirler. Borçlar Yasasının 332. maddesi; "işçinin ölümü halinde onun yardımından mahrum kalanların bu yüzden uğradıkları zararlara karşı isteyebilecekleri tazminat akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi olur" hükmüne yer verdiğinden, bu davalarda işçinin iş göremezlik nedeniyle açtığı tazminat davası gibi çözümlenir.

 

6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasası, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerinin maddi tazminat davalarının dayanağına 53.maddesinde yer vermiştir. 818 sayılı Borçlar Yasasının 45. maddesi içeriğine göre, maddedeki dilin sadeleştirilmesi dışında bir değişiklik yoktur. 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Yasasında, eski Yasanın 332. maddesine karşılık gelmek üzere 417. maddeye yer verilmiştir. Özetle; işveren işçinin sağlığını korumak için İş Yasasının 77. maddesinde sayılan önlemlere benzer önlemleri almak durumundadır. İşçinin, işverenin gerekli önlemleri almaması sonucu ölmesi durumunda, işçinin desteğinden yoksun kalanların tazminat davaları, sözleşmeye aykırılıktan doğan tazminat davalarındaki sorumluluk hükümlerine tabi olacaktır. Madde gerekçesinde, sözleşmeye aykırılık nedeniyle tabi olunan zamanaşımı süresinden (yeni Yasanın 145. maddesine göre 10 yıl) haksahiplerinin de yararlanmalarının amaçlandığı açıklanmıştır.

 

Anne ve babanın, 4958 sayılı yasadan önce yürürlükte bulunan 506 sayılı yasanın 24. maddesine göre, iş kazası kolundan gelir almaları için sağlıklarında ölen çocuğun sürekli biçimde yardımından yararlanıyor olmaları gerekmekteydi. 4958 sayılı yasada yapılan değişiklikle, 506 sayılı yasanın 24. maddesinde yer alan "geçimi sigortalı tarafından sağlanan" ibaresi madde metninden çıkartılarak yerine, "sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmayan veya 2022 sayılı Kanuna göre bağlanan aylık hariç olmak üzere buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir ve aylık almayan" ana ve babasına aylık bağlanır şeklinde değiştirilmiştir. 5510 sayılı Yasanın yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren 5510 sayılı Yasanın 34. maddesi hükümleri dikkate alınacaktır. Sigortalının ana ve babasına iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümü nedeniyle sigortalının eş ve çocuklarından artan pay bulunması halinde gelir bağlanır. Diğer koşullar da; diğer çocuklardan hak kazanılan aylıklar dışında gelir ve aylık almamaları ve asgari ücretin net tutarından az gelirlerinin bulunmasıdır. Ana ve babanın yaşları 65 ten büyükse eş ve çocuklardan artan hisse olup olmadığına bakılmaksızın aylık bağlanır. Ana ve babaya Kurumun gelir bağlamamasına rağmen tazminat davası açılması durumunda bu husus bir ön sorundur. Tazminat davasının sonuçlandırılması için ana ve babaya gelir bağlanıp bağlanmayacağı hususunun kesin olarak ortaya konulması gerekir. Bu tür tazminat davalarında Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin rücuya tabi kısmının hükmolunacak tazminattan indirilmesi gerekmektedir. Bu yön göz ardı edilirse kendilerine gelir bağlanmadan dava açan ana ve babanın davalı işverenden veya üçüncü kişilerden tazminat tahsili sonrasında başvuruları üzerine Kurumca kendilerine gelir bağlanması halinde Kurumun bu kişilere(işveren veya üçüncü kişilere) rücusu ile mükerrer tahsil söz konusu olabilecektir.

 

Murisin sağlığında geçimini sağlamadığı ana ve babasına da gelir bağlanabilecektir. Bu durumda, İş Mahkemesi bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerini hesaplanan zarardan düşmesi gerektiğinden aylık bağlama koşulları var ise davacı ana ve babaya gelir bağlatması için yine önel verecektir. İş Mahkemesi davacı ana ve babanın sosyal güvenlik kurumlana tabi çalışmaları bulunup bulunmadığını, buralardan 2022 sayılı yasa hariç olmak üzere gelir ve aylık alıp almadıklarını araştırmalıdır. Yapılan araştırmada, ana veya babanın sosyal güvenlik kurumlarına tabi olmamaları, buralardan gelir veya aylık almamaları durumunda -hak sahibi olarak iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm nedeniyle gelir bağlanacağından, davacı ana veya babaya kuruma başvurmak, gerektiğinde dava açmak üzere önel verilmesi gerekir. Ana veya babanın sosyal güvenlik Kurumlarına tabi çalıştıklarının veya 2022 sayılı yasa dışında buralardan gelir veya aylık aldıklarının anlaşılması halinde, mahkemenin bu öneli vermeden doğrudan maddi tazminat davasının reddine karar vermesi mümkündür. Bu önelin verilmesinin zorunlu olmasının sebebi hesaplanan tazminattan SGK'ca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin resen düşülmesi gereğidir. Ancak gelir bağlanmaması durumunda, gelir ve aylık bağlamama nedeni, ana veya babanın sosyal güvenlik kurumlarına tabi çalışmaları veya bu kurumlardan aylık almaları olacağından maddi desteğe muhtaç olmadıklarından davanın reddine karar verilmelidir. Maddi tazminat isteyebilmek için, ölüm neticesi ölenin maddi yardımından mahrum kalınması gerekir. Maddi desteğin bulunmadığı hallerdeyse, ancak manevi tazminat istenebilir. Burada üzerinde durulması gereken diğer bir konu da, ana veya babaya 5510 sayılı Yasanın 34/d maddesinde yazılı "her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirlerinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması" koşullarını taşımalarına karşın, 5510 sayılı Yasanın 34/d maddesi hükmünün engel olması nedeniyle gelir bağlanmaması halidir. Anılan maddeye göre; “Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde" ana ve babaya gelir bağlanır. Eğer ana veya babaya salt bu nedenle gelir bağlanmamışsa, ölen sigortalının desteğinden yoksun kalmadıkları anlamı çıkmaz. Ölenin hiçbir geliri ve sosyal güvencesi olmayan ana veya babasına da gelirinin bir kısmı ile destek olacağının kabulü ile maddi tazminata hükmolunması gerekir. Ancak, bu durumda SGK tarafından gelir bağlanmadığından gelirlerin peşin sermaye değerinin düşülmesi de mümkün değildir.(Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 02/11/2015 günlü 2015/12146 Esas 2015/19324 Karar)

 

Dosyada SGK 'ya yazı yazılarak iş kazası nedeni ile gelir bağlanıp bağlanmadığına ilişkin peşin sermaye değerleri ve iş görmezlik ödemelerine ilişkin belgeler istenmiş ve gelen belgelerden davacılara gelir bağlanmadığı anlaşılmıştır.

 

Somut uyuşmazlıkta; davacılara SGK tarafından ölen çocuklarından gelir bağlanmadığı gibi davacı vekilinin duruşmada alınan beyanında, taleplerinin İş Yasasından kaynaklı maddi tazminata ilişkin olmadığını ve genel hükümler çerçevesinde tazminat talebinde bulunduklarını belirtmiş olması da dikkate alındığında davacıların gelir bağlanması için bir taleplerinin de olmadığı, tüm bu nedenlerle davacılara vefat eden çocuklarından gelir bağlanmaması durumunda destek de söz konusu olmadığından davanın reddine ilişkin mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı ve davacılar vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

 

Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair inceleyen üye hakimin görüşü heyetçe de benimsenerek Dairemizce aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

 

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

 

1-İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK'nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,

 

2-Alınması gerekli 35,90 TL istinaf karar harcından peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye gelir kaydına,

 

3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,

 

4-İstinaf incelemesi duruşma açılmaksızın dosya üzerinden neticelendirildiğinden davalılar lehine istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

 

5-Kararın tebliği ile harç tahsil müzekkeresi yazılması işleminin ilk derece mahkemesince yapılmasına,

 

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6763 SK. 'nun 42. maddesi ile değişik 6100 s. HMK 'nun 362/1-a ve aynı Kanunun 5. maddesi ile değişik 5521 s. İMK'nun 8/1. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Bu sayfa 114 kez görüntülendi.
- Karara ilişkin daha detaylı bilgi almak için soru / cevap kısmından bize ulaşabilirsiniz -

Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor