Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 12.06.2019 tarih ve 2017/8954 Esas - 2019/5334 Karar sayılı ilamında, yine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 09.09.2014 tarih ve 2014/5804 Esas - 2014/9463 Karar sayılı ilamında benzer şekilde "Davacı vekili dava dilekçesinde kira bedelleri karşılığı verilen senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ederek davayı da dilekçesinde kiraya veren olarak bildirdiği davalıya yöneltmiş olup, bu durumda kira sözleşmesinden dolayı verilen senet nedeni ile 6100 Sayılı HMK'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan eldeki davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir." denilmiştir.
ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/97
Karar Numarası: 2022/53
Karar Tarihi: 21.01.2022
Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin ... Esas - ...Karar sayılı dosyası üzerinden istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize intikal eden dosya incelendi:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kiracı müvekkili ile kiraya veren davalı arasında 01.01.2020 başlangıç tarihli iş yeri olarak kullanılmak üzere 1 yıllık kira kontratı imzalandığını, Bu sözleşmeye göre aylık kira bedeli 1.500,00-TL olarak belirlenmiş ve 4.000,00-TL depozito bedeli kararlaştırıldığını, Mevzubahis kira sözleşmesi imzalanırken davalı ile davacı arasında 2 yıllık kira bedeli olan 36.000,00-TL'lik teminat bonosu düzenlendiğini, depozito için de 2 tane 2.000,00-TL bedelli bono düzenlendiğini, depozito bedeli olarak kararlaştırılan 4.000,00-TL ise sonradan elden verildiğini, davalı taraf müvekkilinin kirayı 2020 yılının Mart ayında meydana gelen salgın hastalık döneminde piyasanın kötü olması ve iş yerinin sokağa çıkma kısıtlamalardan ötürü kapalı olması sebebiyle aylık olarak düzenli şekilde ödeyememiş olması bahanesiyle 01.07.2020 tarihinde kira akdinin bittiğini söylediğini, Ancak davacı müvekkili ise dekontlardan da anlaşılacağı üzere kiralanana ait borçlan kullandığı süre boyunca (6 ay) kira bedellerini eksiksiz ödediğini, davalı taraf Antalya Genel İcra Dairesi ... Esas sayılı dosyasına konu 36.000,00-TL, 2.000,00-TL ve 2.000,00-TL bedelli üç adet kambiyo senedine dayanak olarak icra takibi başlatmış olup müvekkilinin mernis adresi olduğu iddia edilen bir adrese İİK'nun 21/2. yoluyla tebligat göndererek takibi kesinleştirdiğini ve müvekkilinin iş yerinden çıkmasını beklemeden kiracının haberi olmaksızın icra kanalı müvekkilinin kiralamış olduğu taşınmazın kilidini değiştirip tahliye işlemini gerçekleştirdiğini, bunlarla yetinmeyen kiraya veren davalı teminat bonosunu kötü niyetli olarak icra takibine koymuş ve kendisine tebligat yapılamadığı için hiçbir şeyden haberi olmayan müvekkilinin mallarına haciz koydurduğunu, davanın kabulüyle, müvekkilinin herhangi bir borcu olmadığının tespitine, haksız ve kötü niyetli olarak başlatılan icra takibinin iptaline, %20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına ve yargılama giderlerin karşı tarafa yükletilmesiyle karşı vekalet ücretine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu olan senetlerin üzerinde hiç bir şekilde kira karşılığı olarak verildiğine ilişkin bir ibare yazmadığını, davalı müvekkiline karşı açılmış bulunan iş bu davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda; "Davanın REDDİNE," şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: kiracı müvekkili ile kiraya veren davalı arasında 01/01/2020 başlangıç tarihli işyeri olarak kullanılmak üzere
1 yıllık kira kontratı imzalandığını, bu sözleşmeye göre aylık kira bedelinin 1.500,00-TL olarak belirlendiğini, 4.000,00-TL depozito bedeli kararlaştırıldığını, sözleşme imzalanırken davalı ile davacı arasında 2 yıllık kira bedeli 36.000,00-TL teminat bonosu düzenlendiğini, depozito için de iki adet bono düzenlendiğini, depozito bedelinin ise sonradan elden verildiğini, davalının müvekkilinin kirayı 2020 yılı Mart ayında meydana gelen salgın hastalık nedeniyle ve kısıtlamalardan ötürü kapalı olması sebebiyle kira bedellerinin düzenli ödenmediğinden bahisle 01/07/2020 tarihinde kira akdinin bittiğinin söylendiğini, ancak müvekkilinin ekte sundukları banka dekontlarından anlaşılacağı üzere kiralanana ait borçları kullandığı süre boyunca eksiksiz ödediğini, banka havalelerinin Yargıtay uygulaması gereğince ödeme vasıtası olarak kabul edildiğini, bu yasal karinenin tersini ileri sürenin bu iddiasını kanıtlamasının gerektiğini, davalının üç adet kambiyo senedine dayalı icra takibi başlattığını, müvekkilinin mernis adresi olduğu iddia edilen bir adrese İİK'nun 21/2 yoluyla tebligat gönderildiğini, takibin kesinleştirildiğini, müvekkilinin işyerinden çıkmasını beklemeden kiracının haberi olmaksızın icra kanalı ile müvekkilinin kiralamış olduğu taşınmazın kilidini değiştirip tahliye işleminin gerçekleştirildiğini, davalının teminat bonosunu kötü niyetli olarak icra takibine koyduğunu, tebligat yapılmadığı için hiç bir şeyden haberi olmayan müvekkilinin mallarına haciz koyduğunu, bononun kayıtsız şartsız borç ikrarı içermesi ve ne kira sözleşmesinde ne de bonoda teminat senedi olduğunun yazmamasına ek olarak müvekkilinin karşı tarafa güveni ve tecrübesizliği de eklenince olayın karmaşık bir hal aldığını, büyük haksızlık ve hukuksuzluk yaşanmaya başladığını, emsal gösterilen BAM kararına çok benzeyen somut olayda da bonoların kira sözleşmesi ile aynı tarihli ve aynı miktar üzerinden düzenlendiğini, o halde bu durumda delil başlangıcının varlığının kabul edilmesinin gerektiğini, müvekkili ile davalı taraf arasında kira akdinden başka hiç bir alacak verecek ilişkisi bulunmadığını, mahkemece ayrıntılı araştırma yapılmadığını, açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
GEREKÇE:
Dava kira sözleşmesinin teminatı olarak verilen senede dayalı icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6100 sayılı HMK'nun 355. maddesi gereğince; istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
Davacı vekili, davacı davaya konu senetlerin kira ilişkisi sebebi ile 2 yıllık kira bedeli karşılığında teminat olarak verildiğini, müvekkilinin kira sözleşmesi ile davalıya ait işyerini kiraladığını, kiralananı kullandığı 6 ay boyunca kira bedellerini eksiksiz ödediğini, davalının haksız bir şekilde bu senetleri icra takibine koyduğunu belirterek bu senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı ise senedin verilen borç nedeni ile tanzim edildiğini savunmuştur.
Bilindiği üzere kambiyo senedi (bono) sebepten mücerret olup, bono nedeni ile borçlu olmadığının ispatı ancak yazılı delille mümkündür. Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK madde 190). Senede karşı ispat kuralı gereği iddia ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa davanın, ikrar (HUMK'nun md. 236 - HMK'nun md. 188) yemin (HUMK.md. 344- HMK.'nun md 227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır.
Dava konusu senet kambiyo senedi niteliğinde olup, bono, belli bir borç ikrarını içermesi gerektiğinden bononun belli bir sebeple düzenlendiğini ve düzenlenme sebebinin gerçekleşmediğini veya bonoda yazılı borcun ödendiğini yasal delillerle ispat etme külfeti keşideci olan davacı taraftadır. Davacı bu bonoyu davalıya kira sözleşmesi gereğince verdiklerini ileri sürmekte, davalı ise aksini savunmaktadır. Bu iddia ve savunmalar kapsamında değerlendirme yapıldığında; Davacı taraf davasını kira ilişkisinin varlığı savına dayandırdığına ve davalı tarafça bu iddia kabul edilmediğine göre HMK'nun ispata ilişkin kuralları çerçevesinde davacı davasına dayanak yaptığı kira sözleşmesi ile ilgili hususları ispat külfeti altındadır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 12.06.2019 tarih ve 2017/8954 Esas - 2019/5334 Karar sayılı ilamında, yine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 09.09.2014 tarih ve 2014/5804 Esas - 2014/9463 Karar sayılı ilamında benzer şekilde "Davacı vekili dava dilekçesinde kira bedelleri karşılığı verilen senetten dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ederek davayı da dilekçesinde kiraya veren olarak bildirdiği davalıya yöneltmiş olup, bu durumda kira sözleşmesinden dolayı verilen senet nedeni ile 6100 Sayılı HMK'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan eldeki davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir." denilmiştir.
Öncelikle, bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun sulh hukuk mahkemelerinin görevini düzenleyen 4. maddesinin 1/a bendi gereğince kiralanan taşınmazların İcra ve İflas Kanunu'na göre ilamsız icra yolu ile tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir. Buna göre eldeki davada davacının savını, yani taraflar arasında kira ilişkisi bulunduğu yönündeki iddiasını sulh hukuk mahkemesinde ispatlaması gerektiği açıktır. Mülga 1086 Sayılı HMUK'dan farklı olarak bu düzenlemede miktar ayırımı yapılmaksızın tahliye, alacak, tazminat, kiracılık sıfatının tespiti gibi tüm kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri sulh hukuk mahkemesi olarak gösterilmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bu hususun yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir. Kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık hakkında ilk derece mahkemesince dava dilekçesinin görev yönünden reddi ve görevsizlik kararı ile dosyanın görevli sulh hukuk mahkemesine göndermesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yapılan inceleme sonucunda; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesince verilen hükmün kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 01/11/2021 tarihli ... Esas - ... Karar sayılı, kararına ilişkin istinaf isteminin kabulü ile HMK'nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kararın KALDIRILMASINA,
Dosyanın kaldırma kararına uygun şekilde görevli mahkemeye gönderilmesi için mahal mahkemesine iadesine,
İstek halinde peşin alınan karar harcının davacıya iadesine,
İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek hükümde karara bağlanmasına,
Kesin nitelikte verilen kararımızın taraflara tebliğinin yerel mahkemece yapılmasına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 21/01/2022