1- Müştekiye yönelik olarak, 03.09.2012 tarihinde gerçekleşen tamamlanmış hırsızlık ve 04.09.2012 tarihinde gerçekleşen hırsızlığa teşebbüs eylemleri nedeniyle iki ayrı soruşturma başlatıldığı, dosyaların ... Cumhuriyet Başsavcılığının 13.09.2012 gün ve 2012/262 sayılı birleştirme kararı ile birleştirildiği, 13.12.2012 günü düzenlenen iddianamede ise suç tarihinin 03.09.2012 olarak gösterildiği ancak 04.09.2012 günü gerçekleşen teşebbüs aşamasında kalan eylem anlatılmak suretiyle dava açıldığı, mahkemece kurulan hükmün Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 06.02.2018 gün ve 2016/11705, 2018/1258 sayılı kararı ile “Müştekinin binasından 03.09.2012 günü meydana gelen hırsızlık olayı ve 04.09.2012 günü teşebbüs aşamasında kalan hırsızlık olayına ilişkin evrakların Cumhuriyet Savcılığınca 13.09.2012 tarihli kararla birleştirildiği ancak iddianamede sadece 04.09.2012 tarihli eylemden dava açıldığının anlaşılması karşısında; 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin dava açılarak birleştirilmesi ve 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin çalınan eşyaların tamamının iade edilip edilmediği de tespit edilerek sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın 43, 168. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekliliği” nedeniyle bozulduğu, mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararı sonrasında bir kısım karar gereğinin yerine getirildiği ancak 03.09.2012 günlü eylem için herhangibir işlem yapılmadığının anlaşılması karşısında; 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin dava açılarak birleştirilmesi ve 03.09.2012 günü çalınan eşyaların tamamının iade edilip edilmediği de tespit edilerek sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın 43 ve 168. maddelerinin uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekliliği;
6. Ceza Dairesi 2021/24863 E. , 2022/16582 K.
•
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlığa teşebbüs ve 2863 sayılı kanuna muhalefet
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Duruşmadan usulüne uygun haberdar edilmeyen suçtan zarar gören Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin gerekçeli kararın tebliği üzerine hükmü temyiz ettiği anlaşıldığından, şikayetçi kurumun 5271 sayılı CMK'nın 260/1. madde ve fıkrası uyarınca yasa yollarına başvurma hakkı bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;
1- Müştekiye yönelik olarak, 03.09.2012 tarihinde gerçekleşen tamamlanmış hırsızlık ve 04.09.2012 tarihinde gerçekleşen hırsızlığa teşebbüs eylemleri nedeniyle iki ayrı soruşturma başlatıldığı, dosyaların ... Cumhuriyet Başsavcılığının 13.09.2012 gün ve 2012/262 sayılı birleştirme kararı ile birleştirildiği, 13.12.2012 günü düzenlenen iddianamede ise suç tarihinin 03.09.2012 olarak gösterildiği ancak 04.09.2012 günü gerçekleşen teşebbüs aşamasında kalan eylem anlatılmak suretiyle dava açıldığı, mahkemece kurulan hükmün Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 06.02.2018 gün ve 2016/11705, 2018/1258 sayılı kararı ile “Müştekinin binasından 03.09.2012 günü meydana gelen hırsızlık olayı ve 04.09.2012 günü teşebbüs aşamasında kalan hırsızlık olayına ilişkin evrakların Cumhuriyet Savcılığınca 13.09.2012 tarihli kararla birleştirildiği ancak iddianamede sadece 04.09.2012 tarihli eylemden dava açıldığının anlaşılması karşısında; 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin dava açılarak birleştirilmesi ve 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin çalınan eşyaların tamamının iade edilip edilmediği de tespit edilerek sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın 43, 168. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekliliği” nedeniyle bozulduğu, mahkemece uyulmasına karar verilen bozma kararı sonrasında bir kısım karar gereğinin yerine getirildiği ancak 03.09.2012 günlü eylem için herhangibir işlem yapılmadığının anlaşılması karşısında; 03.09.2012 tarihli olaya ilişkin dava açılarak birleştirilmesi ve 03.09.2012 günü çalınan eşyaların tamamının iade edilip edilmediği de tespit edilerek sonucuna göre sanık hakkında TCK'nın 43 ve 168. maddelerinin uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekliliği;
2- Şikayetçi kurumun duruşmadan haberdar edilip iddia ve delillerini sunma ve davaya katılma olanağı sağlanarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, iddia hakkı kısıtlanmak suretiyle CMK'nın 233 ve 234. maddelerine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve şikayetçi kurum vekilinin temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 29/11/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.