YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

YARGITAY

DANISTAY

SAYISTAY

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI

KURUL KARARLARI

Vekalet Sözleşmesinin Hukuki Yönden İncelenmesi. (AV. GÜLDEN YETİM)

Özeti

          Av. Gülden YETİM       

                                                                          Adres:Reşit Galip Caddesi No:15/7  Çankaya/Ankara                                                                                                                                       Email: av.guldenyetim@gmail.com

 

1.Giriş

 

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (bundan sonra TBK olarak ifade edilecektir) 502 inci ve devamı maddelerinde düzenlenen “Vekalet Sözleşmesi”, vekilin, vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini  yapmayı üstlendiği sözleşme türü olarak tanımlanabilir. Yine, görüş farklılıkları olsa da, vekalete  yönelik  hükümler uygun düştüğü ölçüde  diğer isimsiz sözleşmelere de uygulanabilmektedir. Bizde, değerlendirmemizde, TBK ve yargı kararları çerçevesinde bu sözleşme türünü incelemeye çalışacağız.

 

2.Vekalet  Sözleşmesinin  unsurları:

 

Vekalet  Sözleşmesinin  unsurları aşağıdaki şekilde sıralanabilir;

 

Bir işin görülmesi veya işlemin yapılması,

 

- İşin Başkasının Menfaatine Yapılması,

 

- Vekilin Bağımsız Olarak İş görmesi,

 

- Güven İlişkisi ve Her Zaman Fesih Hakkı,

 

- Ücretli ya da Ücretsiz Olarak İş Görme,

 

- Vekilin Sonuç Borçlanmaması.

 

3.Vekalet Sözleşmesinin  Kapsamı:

 

İş görme sözleşmeleri çerçevesinde değerlendirilen bir özel hukuk sözleşmesi türü olan ve karşılıklı rızaya dayalı kurulan vekalet sözleşmelerinin konusu; Hukuki işlemler, hukuki işlem benzeri fiiller, maddi fiiller ve işin görülmesi için  gerekli hukuki işlemlerin yapılmasıdır.[1]

 

Vekalet sözleşmelerinde vekil bağımsız olarak iş gören niteliğindedir.[2] Ancak vekalet verenin “talimat verme hakkı” saklıdır.  Zira, vekalet sözleşmesinde, vekalet verenin iradesi daha üstündür. Yine, belirtmek gerekir ki, vekalet sözleşmesi yapısı gereği  sürekli borç doğuran bir sözleşmedir.[3]

 

Konuya ilişkin bir diğer önemli husus ise, kural olarak vekalet sözleşmesinde sonucun gerçekleşmesi vekilin sorumluluğunda olmadığıdır. Konuyu bir örnekle açıklamak gerekirse, özel ders öğretmeninin borcu, öğrenciye ders vermektir. Verilen ders sonucu öğrencinin yüksek not almasını garanti etmez[4].

 

Konuya ilişkin bir diğer önemli husus ise, vekalet sözleşmesi vekil ile vekalet veren arasındaki güven ilişkisi sonucu kurulduğudur. Bu güven ilişkisi,  TBK.512’inci maddesinde, hem vekilin hem de vekalet verenin  her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak son erdirebilecekleri şeklinde  düzenlenmiştir.

 

Son olarak söylemek gerekir ki, vekalet sözleşmesi, vekalet ilişkinin  tek  sözleşme çeşidi değildir. Vekaletin özel çeşitleri de mevcuttur. Bunlardan önemli gördüklerimize kısaca değinirsek;

 

- Taşıma sözleşmesi:

 

Taşıma sözleşmesinde  taşınanın anlaşılan varma yerine ulaşması gerekli olup sonuç önemlidir. Günlük hayatta nakliyat şirketi ile yapılan sözleşmeler örnektir.

 

- Tellallık(Simsarlık) Sözleşmesi:

 

Tellallıkta  iş sahibi adına  sözleşme yapılmaz ve ücret ödenmesi gerekir. Tellallıkta sadece sözleşme  yapılmasına aracı olma durumu söz konusudur. Gayrimenkul satılmasına aracı olan emlakçılar bu sözleşme çeşidini kullanırlar.

 

- Kredi Mektubu(İtibar Mektubu) ve  Kredi Emri (İtibar Emri)

 

TBK.515 ve TBK.516/c.2 ‘ye  kredi mektubu ve  kredi emrinin yazılı olması gerekmektedir. Ayrıca bu sözleşmelerde  belirli bir işin görülmesi söz konusudur.

 

- Komisyon  Sözleşmesi:

 

Komisyon sözleşmesi ücretlidir ve komisyoncu kendi adına  ve vekalet veren  hesabına  hukuki işlemler yapılır. Pratikte taşıma işleri komisyoncusu(TTK.m.917-930), alım veya satım komisyonculuğu(TBK.532-546)  ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na göre  gümrük müşavirleri de komisyoncudur.

 

4.Vekalet Sözleşmesinin Kurulması:

 

Vekalet sözleşmesinin kurulmasında şekil zorunluluğu yoktur. Dolayısıyla, tarafların karşılıklı anlaşmasıyla  kurulmuş olur. TBK.503’te  de düzenlendiği üzere, işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır. Ancak, mevcut hükmün geniş yorumlanmasında fayda görmekteyiz. Zira, avukatın  hukuki uyuşmazlığa ilişkin  dava açma kararını vermeden önce bir süre araştırmaya   ihtiyaç duyması gibi örnekler göz önünde bulundurulduğunda, kabul süresinin işin gerekleri çerçevesinde belirlenmesi gerektiği ortadır.

 

5.Vekalet Sözleşmesinde Vekil ve  Müvekkilin Borçları:

     

   Vekilin borçları:

 

- Vekalet verene sadakat borcu

 

- Verilen işi özenle yapma borcu

 

- Vekalet verenin  talimatlarına uygun iş görme borcu

 

- Verilen işi bizzat ifa borcu

 

- Verilen işle ilgili  hesap verme borcu

 

- İade borcu iken;

 

Müvekkilin borçları:

 

- Ücret Ödeme   Borcu

 

- Vekil tarafından yapılan  gider ve avansları ödeme borcu.

 

- Vekilin vekalet kapsamında üstlendiği borçtan kurtarma borcu.

 

- Vekilin Uğradığı Zararları  Tazmin Etme Borcu

 

- Birlikte vekalet verenlerin vekile karşı olan borçlarının müteselsil borç olmasıdır.

 

6.Vekalet Sözleşmesinin Sona Ermesi:

 

Vekalet sözleşmesini sona erdiren nedenler TBK.512 ile 514.maddeleri arasında düzenlenmiştir.

 

a)Azil(vekalet verenin tek yanlı sona erdirmesi)veya istifa(vekilin tek yanlı olarak sözleşmeyi sona erdirmesi):

 

Vekalet Sözleşmesinin yoğun güvene dayandığından  bahsetmiştik. Bunun sonucu olarak TBK’ya göre  vekil  veya  vekalet veren  her zaman tek taraflı olarak vekalet sözleşmesini sona erdirebilir. Burada üzerinde durulması gereken nokta, azil halinde vekalet verenin, vekile karşı borçlarının durumudur. Vekilin kötüniyeti halinde, kural olarak, vekalet verenin herhangi bir bir borcu olmayacağı açıktır[5]. Ancak,  uygun olmayan zamanda[6],[7] sözleşmeyi sona erdiren  taraf diğer tarafın  zararını gidermekle yükümlüdür. . Uygun olmayan zamana,  sona erme zamanının elverişsiz olup olmadığı  ve diğer taraf açısından özel  bir olumsuz durum oluşturup oluşturmadığına hususları irdelenerek karar verilir. Bu halde,  karşı  tarafın olumsuz zararı karşılanır. Dolayısıyla sözleşmenin ifasına yönelik menfaatler korunmaz. Burada tazmin edilecek zararlar, özellikle sözleşmenin kurulması ile oluşan zararlar, vekaletin ifası için alınacak tedbirler, girişilen masraflar, vekalet verenin yeni vekil bulabilmek için yapacağı masraflardır. Ancak belirtmek gerekir ki  tarafın  uygun olmayan zamanda   vekalet sözleşmesini sona  erdirmesi, sözleşmeyi ihlal oluşturmaz. Vekalet sözleşmesinin  tek taraflı sona erdirilmesi için  gerçekten mevcut olan objektif bir nedene de gerek yoktur. Sona ermenin etkisi ileriye  yöneliktir ve  tek taraflı sona erdirme hakkından önceden feragat etmek geçersizdir. Ayrıca  TBK’nın 512’inci  maddesindeki hükmü emredici olduğundan, hükmü engelleyecek veya güçleştiren anlaşmalar geçersizdir.

 

b)Vekil veya vekalet verenin ölümü ,ehliyetsizliği  veya iflası:

 

Vekalet Sözleşmesi, Kural olarak taraflardan birinin ölümü, ehliyetsizliği veya  iflası halinde sona erer. Vekalet sözleşmesi ayrıca gaiplik ve tüzel kişiliğin de ortadan kalkmasıyla sona erebilmektedir.  Ancak sözleşme  veya işin mahiyeti sebebiyle bu durum değişebilir[8]. Tam tersi bir durum vekilin ölümü durumunda ise  vekilin mirasçıları vekalet verenden ücret talebinde bulunabilir[9]. Yine, tarafların  iflas halinde de sözleşme her zaman sona ermez.

 

Türk Borçlar Kanunu  madde  513’e göre  sona erme  nedenleri bulunsa bile  vekalet ilişkisinin sona ermesi  vekalet verenin  menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa  vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür. Ayrıca vekilin vekaletin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden vekalet veren veya mirasçıları da sorumlu olacaklardır.

 

c)Sürenin Dolması ya da Belirlenen  İşin Görülmesi

 

Vekalette öngörülen süre veya yapılması kararlaştırılan iş bitirildiğinde,  vekalette ilişkiside sona erecektir.

 

7.Vekalet Sözleşmesi ile Temsilin Farkı:

 

Vekalet verilmesi ile temsil yetkisinin verilmesi farklıdır. Vekalet vekil ile vekalet veren arasındaki iç ilişki iken;  temsil ise vekil ile vekalet  veren adına kendisiyle işlem yapan  üçüncü  kişi arasındaki dış  ilişkiyi ifade etmektedir.    Unutulmamalıdır ki vekalet sözleşmesiyle , her zaman temsil yetkisine  sahip olunmaz. Temsil yetkisi vekaletle birlikte verilebilecektir, ancak temsilin tek kaynağı vekalet değildir. Dolayısıyla  temsilin sona ermesi vekalet,  vekaletin sona ermesi temsil son bulmayabilir. Konuyu bir örnekle açıklarsak, avukata verilen genel vekaletname, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz, bu işlemleri yapabilmek için avukatın  temsil açısından özel yetkili  kılınması gerekmektedir.

 

- Temsil yetkisi sadece  hukuki işlemler için söz konusu olabilir iken,  vekalet sözleşmesi maddi  bir fiilin ifası şeklinde de olabilir.

 

- Temsil yetkisi genellikle  temel ilişkiden  bağımsızdır.

 

- Vekalet sözleşmesinde yükümlülük söz konusudur. Buna karşın temsilde hak söz konusudur.

 

- Vekalet eksik iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme iken temsilin verilmesi  tek taraflı işlemle yapılabilir.

 

- Vekalet  sebebe bağlı iken temsil hukuki sebepten bağımsızdır yani soyuttur.

 

- Vekalet ile birlikte temsil yetkisi de verilmişse bu temsil yetkisi her zaman geri alınabilir. Bu yetkiyi sınırlandıran her türlü anlaşmalar TBK.42’inci  maddeye göre  hükümsüzdür.

 

- Vekilin azledilmiş olması,  genellikle temsil yetkisinin de alındığının göstergesidir.

 

Vekaletin temsili kapsadığı  karinesi, özel yetki  verilmesi gereken durumlarda uygulanmaz. TBK.504/3’e göre “özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz . “ Bu işlemler özel yetki gerektiren işlemlerdir.

 

- Sonuç olarak olağan olan  temsil yetkisinin geri alınmasının vekaleti, vekaletin geri alınmasının da temsil yetkisini sona erdirmesi gerektiğidir.

 

 

 

 

KAYNAKÇA

ZEVKLİLER, Aydın/GÖKYAYLA, Emre :Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri,20.Bası,2020 İstanbul.

ERGÜN, Ömer: Borçlar Hukuku Özel Hükümler Ders Notları, Seçkin Yayınları.

https://sedatdurna.av.tr/vekalet-sozlesmesinin-tek-tarafli-olarak-sona-erdirilmesi/

AYDOS, Oğuz Sadık: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 2.Baskı,2022 Ankara.

 

 


[1] Ancak, aşağıda detaylandırılacağı üzere, bazı hukuki işlemlerin yapılabilmesi için temsil yetkisine de ihtiyaç vardır. Örneğin 6100 sayılı  HMK’da da anlatıldığı üzere  özel temsil yetkisi verilmeyen avukat sulh olamaz , hakimi reddedemez.

 

[2] Oysa işgörme amacına  yönelik sözleşmelerde bu durum geçerli değildir. Örneğin, iş görme sözleşmelerinden olan hizmet sözleşmesinde,  işçi ile işveren arasında  bağımlı bir ilişki mevcuttur

 

[3] Sürekli bir davranışla yerine getirilebilecek borçlara  sürekli borç denir. Örneğin, bir avukatın yaptığı mesleki faaliyet, kira bedelini ödeme gibi durumlar sürekli borca örnektir.

 

[4] Bu örnekte anlatılan husus,  maddi fiile ilişkin bir vekalettir. Maddi fiil, açıklanan iradenin, yalnızca maddi veya eylemsel bir sonuca yöneltilmesidir ve sonuca bağlanmasına gerek yoktur. Ayrıca maddi fiile ilişkin  vekaletlerde  vekalet veren adına hak ve borç doğurmaz, dolayısıyla temsil ilişkisine gerek kalmaz.

 

[5] Konuya ilişkin örnek  3. Hukuk Dairesi  2021/2616 E.  ,  2021/12767 K. sayılı kararında

 

 “..2-Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre; haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir...” denilmiştir.

 

[6]  Konuya  ilişkin örnek  23. Hukuk Dairesi  2013/1342 E.  ,  2013/3623 K. Sayılı kararında

 

Madde hükmü uyarınca, vekil haksız azil halinde güvendiği vekalet ilişkisinin uygun olmayan zamanda ortadan kalkmasından dolayı uğradığı menfi zararı isteyebilecektir. Bu tazminatın dayanağı sözleşmenin ihlal edilmiş olması değildir. Her zaman sözleşmeyi sona erdirme hakkının olumsuz sonuçlarını gidermeye yöneliktir. Vekil, vekaletin devam edeceğine güvenerek fiilen yaptığı masraflar için belirtilen madde hükmüne dayalı olarak tazminat isteminde bulunabilir. Bu çeşit masrafın varlığını ve tutarını vekilin kanıtlaması gerekir. Zarar hesaplanırken vekilin bu masraflar dolayısıyla sağladığı yarar da mahsup edilmelidir.” denilmiştir.

 

1. Hukuk Dairesi         2020/1728 E.  ,  2021/6325 K. Sayılı kararında;

 

Somut olaya gelince; mahkemece alınan 16.05.2018 tarihli ek rapora göre çekişme konusu taşınmazın devir tarihi itibariyle değeri 995.959,11 TL olarak tespit edildiği, ancak taşınmazın davalı vekil ... tarafından, diğer davalı ...’a tespit edilen rayiç bedelinin çok altında bir bedelle temlik edildiği gibi, düşükte olsa kararlaştırılan satış bedelinin davalılar tarafından davacıya ödendiğinin de ispat edilemediği, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket etmek suretiyle davacıyı zararlandırdıkları sabit olduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.” denilmek sureti ile, vekilin taşınmazı düşük bedelle satması ve bedeli davacıya ödediğini ispat edememesi halinin , vekaletin kötüye kullanımı olarak değerlendirilmesi gerektiği, vurgulanmıştır.

 

[7] Uygun olmayan zaman, haksız nedeni de içeren, ancak ondan daha geniş bir kavramdır.

 

[8]Örneğin, Taraflar vekalet verenin ölümünden sonra da bazı  işlemler için  anlaşmasının önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır.

 

[9] Konuya ilişkin bir diğer örnek 12. Hukuk Dairesi  2021/5738 E.  ,  2021/10800 K. sayılı kararında;

 

Duruşmalara bir taraf adına vekaletname sunarak katılan vekilin yargılama sürecinde her hangi bir nedenle ( vefat, yasaklanma, azil, istifa gibi ) vekillik görevinin sona ermesi ilgili tarafın yargılamada vekille temsil edildiği gerçeğini ve buna bağlı olarak hak etmesi halinde vekalet ücreti alacağını ortadan kaldırmaz. Başka bir deyişle, vekille temsil edilen taraf vekalet ücretinden mahrum kılınamaz. ( Aynı yönde görüşler: B.Kuru Medeni Usul Hukuku El Kitabı C: II syf. 1617 Yetkin Yayınları . Pekcanıtez Medeni Usul Hukuku 15. bası C: III syf. 2396 )” denilmiştir.


                                                                                                          

 

 


Yargıtay Danıştay Sayıştay

BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI

ANAYASA MAHKEMESI


Bu Sitede yeralan verilerin tamamı ihalekararisor.com' a ait olup. İzinsiz kopyalanması ve yayınlanması izni verilmemiştir.

Web Tasarım İntramor